| |
Tevekkül ile ihmal birbirine karışmamalı...
Başbakan Erdoğan'a "Geçmiş olsun" demek ve rahatsızlığının tedavi edildiğini öğrenmiş olmak, dün yaşanan olayı unutmaya yetmiyor. Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanıyken geçirdiği kriz sırasında Çankaya'da nasıl doktor bulunamadığı hala çoğumuzun hatırında. Bülent Ecevit Başbakanken, tedavisi sırasında kamuoyuna yansıyan kuşkular ve eşi Rahşan Ecevit'in onu bir başka doktorun bakımına teslim etme kararı da, dün kadar yakın geçmişte gerçekleşti. Son olayda ise Başbakan Erdoğan, belki oruçlu olmaktan kaynaklanan açlıktan, belki yorgunluktan, belki de gizli şeker hastası olduğundan ötürü hipoglisemi krizine giriyor. Sağlığında bir sorun olduğu ise, krize girdiği dün sabah saatlerinden önce adeta belli. Başbakan Erdoğan, önceki geceki AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında başının ağrıdığını söylüyor. Konuşmak yerine oturup, dinliyor. Bu durumda olmasına rağmen gece yarısına kadar, toplantıya başkanlık ediyor. Acaba orada bir doktor yok muydu? Dün sabah da, Erdoğan partisinin Grup Toplantısı için TBMM'ye geldiği sırada aracından inmek için kapıyı açamıyor. Bu sırada araç içinde koltuğa yığılıyor. Korumalar telaş içinde, arkada Erdoğan'ın arkada koltukta baygın uzandığı aracı, Güven Hastanesi'ne getiriyorlar. Burada başka bir inanılmaz olaya tanık olunuyor. Aracın şoförü anahtarı içeride bırakıp korumalarla dışarı çıktığı için, aracın kapıları kilitleniyor ve baygın Başbakan içeride kalıyor. Bunun üzerine zırhlı aracın 17 milimetre kalınlığındaki camı balyozlarla kırılıp, Başbakan araçtan kurtarılıyor.
AMBULANS YOK MU? Acaba Başbakan rahatsızlanıp baygınlık geçirdiğinde, korumalar bir ambulans çağıramaz mıydı? Daha doğrusu TBMM'de bir ambulans ve bu gibi durumlara karşı bir sağlık ekibi yok mudur? Bütün bunların ötesine geçip, tevekkül içinde olup bitenleri kabullenmek de mümkün. Ne olacak sanki? Ecel geldiyse gelir. Hepimiz iki kapılı bir handayız neticede. Ancak insanlar gelişmiş toplumlarda da "Kader"i kabullenirken, kendi hataları sonucu kaderi değiştirecek durumlara karşı önlem de alıyorlar. Bu nedenle devlet sorumluluğu taşıyan insanların yakınında sağlık ekipleri hazır bekliyor. Devlet yöneticilerinin baş ağrısına da, diş ağrısına da hemen müdahale ediliyor. Hayat tarzı yoğun yorgunluklara endekslenmiş bir yöneticinin, beslenmesindeki olağandışı değişikliklerden ötürü, kanındaki şekere bağlı olarak krize girmesine pek izin verilmiyor.
EŞLERİN GÖREVİ Bu arada Başbakan Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'ın da, yaşanan olayda sorumlulukları olduğunu vurgulamalıyız. Oruç dolayısıyla insanların bio-ritminin değiştiğini herkes biliyor artık. Doktorlar her Ramazan öncesi, bu konuda uyarılar yapıyor. Hem eski tempoda çalışıp koşuşturmak, hem de oruç tutmak, 20 yaşındaki insanlar için bile zorlayıcı olmakta. Eğer erkek bunun farkında olmazsa, onu uyarıp, "Kendine gel" demek de eşin görevi değil midir? Bunları söyledikten sonra Erdoğan'a "Geçmiş olsun" dileğimizi yinelemeliyiz. Onun çalışkanlığının ve yüklendiği görevi hakkıyla yerine getirmek için nasıl çaba harcadığının, hepimiz farkındayız. Ancak sağlığını koruduğu takdirde ülkesine yeni ve daha büyük hizmetler verebileceğini de Erdoğan fark etmelidir.
|