| |
|
|
Başbakan'ı kaybedebilirdik
Ciddi bir zafiyettir bu. Başbakan'ın canının, Türkiye'nin istikrarının "amatörce" tehlikeye atılmasıdır. "Bir musibet bin nasihatten iyidir" derler ama Türkiye musibetten de, nasihatten de ders almıyor. "Salaklıktan" cumhurbaşkanı kaybetmiş olmamıza rağmen, aynı nedenle bir de başbakan kaybedebilirdik. Recep Tayyip Erdoğan hastane önüne "hipoglisemi"den değil de, kalp krizinden gelmiş olsa, şimdi çok daha vahim konuları konuşuyor olabilirdik. Devlet adamlarının "korumaları ve şoförleri" çok önemlidir. Paniğe kapılmazlar, her şeyi yapmaları gerektiği gibi yaparlar. Öyle olmaları için de, sürekli bir eğitim içindedirler. Her türlü "acil" durumda ne yapacakları belirlidir. Saldırı mı oldu! Prosedür belli. Hastalık mı oldu! Prosedür belli. Bunları düşünmeden, ezberden yapacak şekilde eğitilirler. Korumalar çıkınca kapıları otomatik olarak kilitlenen aracın şoförü anahtarı almadan inmez. Zaten prensip olarak, güvenlik sorunu olan önemli adamların şoförleri araçtan inmez. Ama eğitilmediysen, acil durumda ne yapacağını bilmiyorsan, inersin. Sonra da balyozla cam kırarsın. (Başbakan şanslıymış, camı 8 dakikada kırabilmişler. Çünkü B7 sınıfında zırhlı bir aracın camını balyozla kırmak 10-25 dakika sürebilir.) Prosedür der ki, "Zırhlı aracın yedek anahtarı konvoydaki bir başka araçta daha bulundurulur." Belli ki, o da yok. Bunca enayilik arasında belli ki, Başbakanımız şansa yaşıyor ve aslında Allah'a emanet. Ne diyelim, geçmiş olsun!
|