|
|
|
|
|
|
Ünlülerin Haydarpaşa anıları
Lise olmadan evvel tıbbıye olarak kullanılan okul binasını Karacaahmet Mezarlığına bağlayan yeraltı tünelleri, yatılı okuyan pek çok öğrencinin özgürlük kapısıydı. Tüneller iptal edildikten uzunca bir süre sonra ilk kez babam Necmettin İyinam tarafından keşfedildi.
Haydarpaşa Lisesi'nin yeraltı anıları
Kader ne tuhaf. Ben de bir Haydarpaşalının kızıyım... Babam artık yaşamıyor, ama ben her fırsatta onun bana anlattığı Haydarpaşa anılarını hatırlar, hatırlatırım. Bu hafta başında Haydarpaşa Lisesi'nde patlak veren skandal öğrenci görüntülerinin aslını araştırmak üzere, sabahın erken saatlerinde Haydarpaşa Lisesi'nin yeni binasına gidip derin bir üzüntü yaşadım. Okul eski tarihi binasından taşınalı çok olmuştu, ama ben hiç gitmemiş, görmemiştim. Altunizade'deki yeni bina, Haydarpaşa Lisesi'nin ihtişamlı tarihini asla karşılayamayacak derecede kalitesiz, ucuz bir inşaat ve mimariye sahipti. Haydarpaşa Lisesi bu hafta hep içimi acıttı diyebilirim. Haydarpaşalı olmanın itibarı o eski mimariyle daha mümkündü belli ki. Öte yandan Haydarpaşalı olmak biraz da 'haylaz' olmak anlamına geliyor olmalı. Ünlülerden de kime görüş sorsam birbirinden daha haylaz hikâyeler anlatıyorlar okul yıllarıyla ilgili. Ben babamınkilerden başlamayı seçtim. Okudukça anlayacaksınız nedenini. Her kafası attığında saat kulesine çıkıp okulun ana elektrik şarterini aşağı indiren, öğretmenlere kızıp okulu zifiri karanlık etmeyi alışkanlık haline getiren babamınkilerden. Gençlik bu. Çok daha tatlı anılar da biliyorum. Ama ben onları anlatmayacağım.
NECMİ'NİN TÜNELLERİ Bu haftaSABAH PAZAR Eki'nde yayınlamak üzere ünlü Haydarpaşalılardan anılarını dinlediğimde, en çok sözü geçen ve öğrencilerin okuldan tüymek için kullandıkları o yeraltı tünellerini keşfeden bir babanın kızıyım. Yani Kadir İnanır da, Mehmet Ağar da, Mehmet Ali Yılmaz da, gençlik anılarının bir kısmını babamın bu keşfine borçlu. Hayat çok tuhaf. Bu sabah annemin başucunda buldum izlerini. Bulduğum iz ne mi? Sararmış, 1946'dan kalma bir gazete sayfası... Hikâyeyi biliyordum, ama bu hikâyenin yazıldığı gazeteyi annemin bunca yıl başucunda saklayacağı hiç aklıma gelmemişti. Babam bu tünellerin girişini keşfettikten sonra iki arkadaşını yanına alarak bu tünellerin nereye kadar gittiğini de bulmuştu: "Beş saate yakın gezdiğimiz bu yeraltı yollarında üzerimize sular damlaya damlaya, kâh ayakta yarım eğilerek kâh yüzü koyun başımız ve elimizdeki mum dışarda kalmak üzere, su içinde sürüne sürüne birçok dehlize girdik. Bu arada küçük birer oda ebadında, kısmen çökmüş iki mağara, duvar gibi örülmüş kapaklar ve aşağıda anlatacağım üzere daha çok enteresan şeylere tesadüf ettik." Babam kapatıldıkları dönemden sonra tünelleri tespit eden ilk kişi. Daha sonra iki arkadaşını yanına alarak derinlemesine keşfe indiğinde gazetelere haber oluyorlar ve demeç veren arkadaşları "Necmi'nin ölümü göze alarak girmek hususundaki cesaretini burada takdirle kaydederiz. Birçok kuyu da tespit ettik. Necmi çantasından çıkardığı kocaman el feneriyle kuyuların içlerini aydınlatıyordu ve Necmi'nin arzusuna rağmen ipimiz ve kuyuda tutunacak yer olmadığı için bunlara inemedik," diyor gazeteye verdikleri demeçte. Sonra yıllarca Haydarpaşalı gençler bu tünellerden girip girip çıkıyor, yatılı okullarından kaçıp gönüllerince özgürleşiyor, sonra da hiçbir şey olmamış gibi okullarına dönüyorlardı.
ŞEBNEM AKSON
|
|
|
|
|
|
|
|
|