Her yanımız dar geçittir!
Mardin Dargeçit'te Belediye Meclisi "cadde, sokak, bulvar ve parklara" verilmek üzere 136 isim belirlemiş: Ünlü kişiler, bitkiler, hayvanlar ve birtakım sıfatlar, kavramlar. Kaymakam listeyi reddetmiş. Belli ki şüphelenmiş! Devlet temsilcisinin görevi öncelikle şüphelenmektir. Nitekim, listenin ret yiyişinin gerekçesi de, "Anayasa'nın temel ilkelerine ve genel ahlaka aykırı, ayrımcılığa ve bölücülüğe yol açacak nitelikte" bulunması. Bu gerekçe elde hazırdır zaten; Kaymakam onu uygulamış. Çünkü bir tuhaf liste: Araya, oralarda insanlar konuşmaz ya, Kürtçe kimi sözcük ve isim de sıkıştırılmış ama Türkçe kısmı daha kuvvetli. Belki sanat, kültür dünyasından seçilen isimler rahatsız etmiştir: Nitekim Nazım Hikmet, Ahmet Kaya, Yılmaz Güney var. Son ikisinin yattıkları şehir, zaten şimdi de kapışıyoruz ya, Paris de mevcut değil mi! Türkiye'ye dönemeden öldükleri, burada mezarları dahi bulunmadığı için yasaklı olmalılar. Yaşarken sakıncalı sayılan Yaşar Kemal, Orhan Pamuk ile Murathan Mungan da orada. Lakin başka ölülerimiz de var: Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu, Gaffar Okkan mesela. Onları kimse rejim düşmanı, bölücü, genel ahlaka aykırı saymamıştı ki. Tabii, Mumcu'yu "Sakıncalı piyade" yapan darbecileri saymazsak. Bir de üçünü öldürenleri! Sonra Turgut Özal da var. Bulvar olamayan bir cumhurbaşkanı. Mehmed Uzun ile Yılmaz Erdoğan'ın varlıkları tabii işkillendiriyor. Ki, Berivan, Şilan, Renas, Berfin, Dilan, Nevroz, Deyvan, Botan araya karıştırılmış. Dargeçit'te buna geçit olamaz netekim. Haçlılara geçit vermeyen Selahattin Eyyubi de kaymakamlığı aşamıyor onların yüzünden. Caddeye çıkması yasaklanan Mimar Sinan gibi. Hatta Orhan Gazi. Ön isimleri olmadığı için kimlik tespitleri yapılamayan şahıslardan, Tatlıses, Zana, Menderes ise tabii ki kafadan şüpheli.
Mesele şu. Bir yığın tarihi, kültürel zenginliğimizden, Orta Asya'dan Avrupa'nın içlerine, Kuzey Afrika'dan Ortadoğu'nun her köşesine, Balkanlar'dan Kafkaslar'a mevcudiyetimizden haberdarız. Lakin, bunun manasını, bunun çeşitlilik olduğunu idrak etmek istemiyoruz. Gerçek bir tarih bilgisi ve bilinci maalesef okullara giremiyor; okullardan da çıkamıyor. Beynimizin dar geçitlerinde kayboluyoruz. İsimlerden, sokaklardan, caddelerden, parklardan da ürküyoruz. Şiirlerden, yazılardan, romanlardan, tartışmalardan hep ürktük zaten. Türk olduğumuz için mutsuz, dindar olduğumuz için mutsuz, laik olduğumuz için mutsuz, Kürt olduğumuz için mutsuz, Rum, Ermeni, Yahudi olduğumuz için mutsuz olduğumuz; hepsinde bir yığın korkumuz, endişemizle hep huzursuz kaldığımız, bir şey olduğumuz için bir diğerine dünyayı dar etmekten kurtulamadığımız bir "birlik ve beraberlik" halindeyiz. O korkular yüzünden zaten, aynı listede yer alan başka sokak, cadde isimleri de "Ahlaka aykırı, bölücü, ayrımcı" gümbürtüsünde güme gidiyor: "Hukuk, Huzur, Hoşgörü, Okul, Adalet, Eğitim, Umut, Emek, Doğru, Halk, Ulus, Sevgi, Demokrasi, Cennet, Sanat, Barış, Özgürlük" gibi. İnanmayacaksınız ama, aynı listede bulunan "Kışla" ve "Medya" bile.
Bu kadar takılıp kalacaksak kelimelere; yani dar geçitlerde sıkışmaya, işkillenmeye ve kulp takıp yasaklamaya aynen devam edeceksek; O kafayla; bizzat "kaymakam"ın kendisi de bir tuhaf, ne bileyim "genel ahlaka aykırı" değil mi? Bi şey dedik mi bugüne kadar!
|