| |
Toplum değişim mühendislerine özlem duyuyor
Geçenlerde NTV'de yayınlanan bir belgeselde, dünya dışındaki gezegenlerde koloni kurmaya hazırlanan insanlığı bekleyen sorunlar tartışılıyordu. Örneğin yerçekiminin çok az olduğu bir gezegende, insanların iskeletlerin daha zayıf olması onlara zarar vermezdi ve bacakların işlevi çok azalacaktı. Bir fütürist buna benzer durumları yorumlarken şöyle dedi: -Böyle bir gezegende yaşayacak insanı yeniden inşa etmek mümkün olsa, herhalde bacakları kaldırıp dört kollu ve dört elli bir insan yapmak daha akılcı olurdu. Bir başka fütürist de insanı yeniden inşa etmeye gerek kalmayacağını, çünkü böyle bir gezegende yerleşip üreyecek insanların, belirli evrim sürecinden geçip, zaten o gezegenin koşullarına uyumlu beden yapısına dönüşeceklerini ileri sürdü. Bunları dinlerken sık sık değinip eleştirdiğimiz " Toplum mühendisleri "nin dünyadaki çabalarını düşündüm. Kimi " Sınıfsız toplum ", kimi " Tek sesli toplum " inşa etmeyi kafalarına koymuş ve kendilerince " Tehdit " olarak algıladıkları olgulardan toplumu temizleyip, steril hale getirmeyi amaçlayan toplum mühendislerini düşündüm. Yaşananlardan artık öğrenmiş olmamız gereken bir gerçek var.
DEĞİŞİM DURMAZ " Değişim "i durdurmak mümkün değil. Buna yeltendiğiniz takdirde, değişimin görüntülerini yasaklayabiliyorsunuz. Ama değişimin getirdikleri gerek alt gerekse üstyapıda gerçekleşiyor ve sonunda birikim, patlayarak görüntüyü de altüst ediyor. İnsanlığın ihtiyaç duyduğu meslek toplum mühendisliği asla değil. İnsanlık " Değişim mühendisleri "ne ihtiyaç duyuyor. Siyasetçilerden de, bürokratlardan da, her alandaki yöneticilerden de beklenen şey, onların yönettikleri ülkeleri ve kurumları değişime uyumlu tutmaları ve gelişimi sağlamalarıdır. Elbet her toplumda statükocular da var olacak. Her yeniliği milli ve manevi değerlere tehdit biçiminde algılayanlar da, değişimi birlik ve bütünlüğe yönelmiş tehdit biçiminde görenler de bulunacak. Bunlar " Nerede o eski günler " söylemiyle gerçek dışı bir hayaller dünyasını " Eskiden kavunlar da karpuzlar da lezzetliydi " edebiyatı ile topluma anlatacak. Toplumun bazı kesimleri de bunlara elbet kapılacak. Eğer bilinçli, birikimli, tarihi deneyimlerinden dersler alıp bunları özümsemiş bir toplumsanız, değişimi reddeden görüş ve kesimler, sizin ülkenizde marjinal kalmaya mahkumdur. Toplumu tarihin belirli bir eski çağına geri taşımayı öneren görüş sahipleri ise, bir nevi meczup olarak görülür.
DEVR-İ SAADET Bu açıdan Türkiye'de de toplum mühendisliğine heveslenenler, açıkçası abesle iştigal ediyor. Türk toplumu engin tarihten aldığı derslerle daima yarına dönük yaşamış, yeniliğe, özgürlüğe, dünyaya açık olmuştur. Siyasette de, ekonomide de içe dönük olmanın, toplumu yoksullaştırdığı, devleti uygarlık yarışında geri bıraktığı hep görülmüştür. Bugün hilafeti özlemek de, tek parti dönemini veya askeri rejimleri özlemek kadar anlamsızdır. Doğada da, insan topluluklarında da tüm canlılar yarına dönük yaşar. Tabii ki çok sesli toplumda her kafadan bir ses çıkacak. Tabii ki toplum mühendisleri de var olacak ve bunların kimi faşizme, kimi şeriatçı totaliterliğe " Devr-i Saadet " olarak bakacak. Ama Türkiye'de de yıkıldı Berlin Duvarları... İç dinamikler, dış konjonktürle artık aynı titreşim katsayısına girdi. Her çeşit köktencilik, artık çağdışı olarak algılanıyor geniş halk kitlelerinde. Demokrasiden vazgeçmenin, nelere mal olacağını herkes biliyor. " Cumhuriyet Muhafızı " rolü, Saddam'ın Irak'ı ile sahneden kaldırıldı. Demokrasi ile laiklik artık yapışık kardeşler. Yerçekimsiz bir dünyada bacaksız ve ayaksız ama dört kollu ve dört ayaklı bir insan üretmek düşünülebilir bilim aleminde. Ama Türkiye'de beyinsiz ve bilinçsiz bir toplum modelini, bilimkurgu yazarları bile düşünmemeli artık.
|