|
|
|
|
|
Alım gücünde azalma oldu ise oy vermesinler
|
|
"Son araştırmada kararsızların oyu yüzde 32'ye çıkmış. Kararsızlar dağıtılmadan bizim en düşük oyumuz geçen ay yüzde 26.2. Bu şimdiye kadar indiğimiz en düşük oy seviyesi".
Başbakan Tayyip Erdoğan ilginç bir siyasetçi. Şimdiye dek hiç bir parti genel başkanından duymadığımız sözleri "Kararsızların arttığından söz ediyorsunuz" deyince duyuyoruz. "Bizim yaptığımız en son araştırmada kararsızların oranı yüzde 32'ye çıkmış. Artış var. Bizden biraz kararsızlara kayma var. Kararsızlar dağıtılmadan aldığımız en düşük oy, geçtiğimiz ay yüzde 26.2. Kararsızlar dağıtılmadan meclise iki parti girebiliyor. Bu bizim şimdiye kadar indiğimiz en düşük oy seviyesi. Seçime katılım yüzde 75'ler seviyesinde olduğuna göre, kararsızlardan 7 puanı dağıtmak lazım. Burada da çeşitli fikirler var. Kimi kararsızlar düşük oy alan partilere yoğun gider diyor, kimi tam tersini söylüyor." Şaşırıyorum.
İlk kez bir parti genel başkanı oylarının düştüğünü itiraf ediyor. Peki bundan bir rahatsızlıkları yok mu? "Ben vatandaşıma diyorum ki, alım gücünde azalma oldu ise bize oy verme. Fakirleştiysen verme. Doğrusunu isterseniz sahaya indiğimde, vatandaşla yanyana geldiğimde ilgi hala çok büyük."
O ŞİMDİ MİLLETVEKİLİ "Siyasette rahatsızlık duyduğunuz ne var?" deyince en büyük derdine parmak basmış oluyoruz. "Parlamentodaki çalışma tarzından rahatsızlık duyuyorum. Bir yasa çıkaracaksınız dört beş saat usül tartışmalarıyla geçiyor. Milletvekillerinin devamsızlığı had safhada. Bunu ortadan kaldıracak bir yöntem bulmamız gerekiyor. Yedek milletvekilliği önerimin gerekçesi bu. Milletvekilleri haftada üç gün çalışıyorlar. Onda da zaten 3-4 saat çalışıyorlar. Kendilerini vermeleri lazım. Hani arabaların arkasına yazarlar ya 'O şimdi asker' diye, bunlarınki de o hesap. O şimdi milletvekili. Bir kere seçilince beş yıl garanti." Giderek daha sık dile getirilen irtica tartışmalarından söz ediyoruz. "Bu irtica tartışmaları gereksiz" diyor ve ekliyor, "Onyılların tartışması, bugünün değil. Osmanlının son döneminden beri var. Bu ülkenin gündeminde sağlıksız bir konudur. İrtica kavramı yaşatılıyor. Ne yazık ki bundan nemalananlar var. Konuşulduğu zaman bir yerler gerilmek isteniyor. Bir abdest suyu meselesi. Manşetlerde. Dostlarıma soruyorum bu abdest suyu tartışmasından ne anladınız? 'İçildiğini anlıyoruz' diyorlar. Haberin başlığını okuyunca bu anlaşılıyor. Ben okuyunca, eşim de bende öyle anladık. Kitabı aldırdım. Okudum. Yok böyle birşey. Herşey bitti de müslümanın abdest almasının övülmesinin eleştirilmesi mi kaldı. Gazetelerdeki açıklama hurafe gibi takdim edilmiş. Her gün duş aldığınızda vücut nasıl rahat ediyorsa abdest almak da en azından temizliktir. Sporcuyum bilirim. Hele hele biraz soğuk suyla yıkanmanın nasıl bir rahatlık getirdiğini. Kitap bir Alman bilim adamından alıntı yapıyor. Bunu manşet yaparak topluma ne kazandırıyorsunuz? Bilinçsiz abdest alma da var. Bazı insanlar abdest alınca ıslak ayaklarına çorap giyiyorlar. Sonra camide ayakkabısını çıkarıyor. Koku basıyor." Alman bilim adamının yazdıklarına bakılırsa abdestin alyuvarları arttırdığını da söylüyor. Bunu hatırlatınca, "Ben söylemedim ki, bunu Alman yazmış" diyor.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|