Hz. Osman zamanı teravih 'kadın-erkek' kılınırdı
* Sokakta yemek yiyenleri görüp özenmek orucu bozar mı? Hayır, tam tersine kuvvetlendirir. Oruç tutmakla yiyeceğe özenme duygusu yok olmaz ki, sadece sabırla durdurulur. Bir de her gün güzel yiyecekler görüp de onları hiç yiyemeyenlerin duygularını paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu anlamamızı sağlar. Dünyada ne kadar çok insan, gelir fazlalığından ötürü yiyeceklerini bitirmeden çöpe atan insanların artıkları ile doymaktadır. Ne kadar çok insan da bunlara dahi ulaşma imkanı olmadığı için açlık çekmektedir. Kendimizi bir an için onların yerine koyabilir, sahip olduğumuz nimetlerin kıymetini daha iyi takdir eder hale gelebiliriz.
* Orucu neyle açmak sevaptır? İftar için lezzetli bir şey seçilmesini tavsiye etmiştir Hz. Peygamber. Kendisi su ile ve hurma ile iftar etmeyi severmiş. Kişi sahip olduklarından hangisini lezzetli buluyorsa onunla açacaktır orucunu. Oruç tutanlar orucu açtıklarında sevinerek yemelidirler yemeklerini. İftar sofrası ne kadar da bereketlidir, mutlaka bir kişi bile olsa misafir bulundurmaya, bu misafirin sofranızda yemek yemekle mutlu olacak biri olmasına çalışabilirsiniz.
* Teravih namazlarının geç kılınmasında dinen sakınca var mıdır, ne zamana kadar teravih namazı kılınır? Bu soruyu cevaplandırmak için önce Teravih namazı hakkındaki bazı bilgileri hatırlamakta yarar vardır. Teravih, Ramazan'a mahsus bir gece namazıdır. Hz. Peygamber gece namazlarını devamlı kılardı ve bunu evinde uykusuna ara vererek yapardı. Ramazanın son haftasında birkaç gece hücreden çıkmış cemaatle hem farz olan yatsı namazını hem de Kıyamı Ramazan=Ramazan Namazı dediği bir namazı kıldırmıştı. Her dört rekat bir oturuşu uzatarak topluca tekbirler getirilen bu namaz bir istirahat sağladığı gibi cemaat arasında bir neşe ve sevinç de meydana getirmişti. Cemaat bu namaza dinlenerek kılınan namaz anlamında Teravih demiştir. Ertesi gün Hz. Peygamberin geç saatte böyle neşeli bir namazı kıldırdığı haberi yayılınca, mescitte izdiham olmuş, Hz. Peygamber iki veya üç geceden sonra, sadece yatsı namazını kıldırmış, daha sonra hücresine çekilmiş, bir daha teravih için dışarı çıkmamıştı. Cemaat çıkar ümidi ile bekleyip de beklediklerini hatırlatacak sesler çıkarınca, Hz. Peygamber hücresinden çıkmış ve cemaate şöyle hitap etmişti: "Cemaatle teravih namazı kılmak hususunda sizlerde gördüğüm arzu ve coşku devam ediyor. Böyle cemaat halinde bu ibadete devam ederken teravihin farz kılınmasından, farz kılınmasından sonra ise ona güç yetirmemenizden korkarım. Ey cemaat, bu namazı evinizde kılınız. Farz namazlardan başka sünnet ve nafile namazlarını kişinin evinde kılması daha faziletlidir." (Sahihi Buhari Muhtasarı IV, S. 71, D İ B Yay. Ankara 1968) Hz. Peygamberin eşi Hz. Ayşe'nin bildirdiğine göre teravih namazı sekiz rekatı geçmemiştir, arkasından vitir namazını kılmakla rekat sayısı on bir olurdu. Dört Halife devrinde Hz. Ömer Ramazan ayında halkın mescitte gruplar halinde veya münferiden teravih namazı kıldıklarını görünce, bunları bir imamın arkasında birleştirmek güzel olacak dedi ve onlara bir hafız imam tayin etti. Görüldü ki cemaat bu namazı çok sevmektedir, böylece devam edildi. Hafız imamlar giderek her rekatta okunan ayet sayısını 100'e kadar çıkardılar. Öyle ki, namazı bitirip de evlerine dönerken artık sahur yeme vakti geldiği rivayetleri vardır. Hz. Ömer zamanında kadınlara ve erkeklere ayrı imam verilmişken, Hz. Osman zamanında kadınlarla erkeklerin ayrı imamın arkasında teravih kılmalarına gerek görmemiş, onları birleştirmişti. Hz. Ali'nin ise kendisinin bizzat imam olarak bu namazı kıldırdığı rivayet edilmiştir. (Aynı eser, S. 78) Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, teravih namazı cemaatle kılınıyorsa, er olsun geç olsun cemaatçe tespit edilen saate uyulması gerekir. Münferiden kılınıyorsa geç kılınmasında sakınca olmadığı gibi daha da iyidir. Çünkü sahur yemeğine yaklaşılır, tekrar kalkmak gerekmez.
* Apandisit ameliyatı oldum. Doktorlar tamamen iyileşmediğimi söylüyor, ama ben oruç tutmak istiyorum, mümkün mü? Doktorunuzu dinleyin lütfen. Oruç beden sıhhatine bağlı bir ibadettir, eziyet çekmemiz Allah'ın hoşuna gitmez. Biz bedenimiz deyip dursak da, bedenimiz de ruhumuz gibi Allah'a aittir. Ondan gelip ona döneceğiz. Emanete hıyanet caiz değildir. Orucun sadece açlık ve susuzluk boyutu yok, diğer boyutları ile yükümlülüklerinizi yerine getirmeye çalışabilirsiniz.
|