| |
Şansölyeleri gelirken...
Almanya'da hem "siyasi içerikli" ve hem de "izlenme oranı hayli yüksek" 2 televizyon programı var... 2'si de "devlet kanallarında." Birinci kanaldaki (ART) program "yapımcısının adını" taşıyor: "Sabrina Cristansen." İkinci kanaldaki (ZDF) programının adı ise: "Berlin Mitte." Önceki akşam Berlin Mitte'nin "tek konuğu" vardı. Başbakan Angela Merkel.
Program 1 saatten fazla sürdü. "Son 5 dakikaya" girildiğinde, bayan Başbakan "Türkiye hariç her konudan" bahsetmişti. Programın sunucusu dayanamadı: - Gelecek hafta Türkiye' ye gidiyorsunuz... TürkiyeAB ilişkileri konusunda eski politikanız değişti mi?
"Muhalefetteki Merkel'in" politikası bize "tam üyelik" değil, "imtiyazlı ortaklık" verilmesi şeklindeydi. "Büyük koalisyonun lideri" Merkel'in ise "son görüşü", Berlin Mitte'deki programda şöyle seslendirildi: * Türkiye bizim dostumuz. * Çok önemli bir ülke. * Türkiye elbette AB' nin partneri olacak ama, hangi kategoride olacak, bunu bilemiyoruz.
Bayan Merkel "hangi kategoride olacak" konusuna açıklık da getirdi: "Preveligierte partner schaft." Türkçesi "imtiyazlı ortaklık."
Aslında Almanya'nın gündeminde Türkiye yok. Gündemlerinin "birinci maddesi" işsizlik. İkinci maddesi "sağlık reformu." Berlin Mitte'de bayan Merkel "bu konulara 1 saat 10 dakika" ayırdı. Türkiye ziyaretine ise "2 dakikadan az."
Bayan Merkel "Türkiye-AB ilişkilerinin çok kötü olduğu bir dönemde" Türkiye'ye geliyor. Yöneticilerin "pembe söylemleri" bir yana bırakılırsa: * Şu anda bir Avrupa konseptimiz yok. * Vizesiz Avrupa vizyonu diye bir projemiz hiç yok. * AB sistemini bilen kadrolar dağıtıldı. * Pazarlığı, işi bilmeyenler yürütüyor.
Onun içindir ki Başbakan Merkel, Türkiye ziyaretinin hemen öncesinde "devlet TV' sine" çıkıp, "eski Alman hükümetinin izlediği politika devam edecek" dedikten sonra... "Ama"yı ekliyor: - Preveligierte partner schaft. Yani... "Eski tas, eski hamam." Yani... "Almanya cephesinde yeni bir şey yok."
ZDF'de de söylediği gibi bayan Başbakan'ın "Türkiye' ye büyük önem verdiği" doğru. "Türkiye' yi çok sevdiği" de doğru. Ama Almanya "hangi Türkiye'yi" seviyor? Göreceksiniz, gelecek hafta Ankara'ya geldiğinde "bunu" açık açık söyleyecek. Biz "bugünden" söyleyelim: Almanya "Lübnan'a asker gönderen Türkiye'yi" seviyor.
Tabii "bir konuda" Başbakan Merkel'in "hakkını teslim etmek" gerek. "Kamuoyu oluşturmayı" çok iyi biliyor. Bilmeseydi, Türkiye'ye gelirken uçağındaki koltukların "30'unu" gazetecilere ayırır mıydı? Ve uçağına 3 de "Türk gazetecisini" alır mıydı?
|