Manifesto...
Son dönemde akademik yılın başlaması dolayısıyla düzenlenen törenlerindeki konuşmalar, ortak manifestoya dönüştü. Bu yıl da değişiklik olmadı. Üniversitelerden, harp okullarına kadar, akademik yıl açılışı için kürsüye gelenlerin konuşmaları, prensipler bütünlüğü içindeydi. Geçen yılı anımsarsak; rektörlerin konuşmalarına "AB ve Kürt sorunu" damgasını vurmuştu. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın, Harp Okulu'ndaki eğitimöğretim yılı açılışındaki konuşması da aynı paralelde gerçekleşmişti. Org. Büyükanıt, Avrupa Parlamentosu'ndan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin terörle mücadelesine yöneltilen "saldırgan askeri operasyonlar" suçlamasını kınarken şöyle demişti: "Bu tür ifadeleri, Türkiye Cumhuriyeti'ni uyandırması gereken çan sesleri olarak izlemekteyim. Bilmeyenler için ifade ediyorum, Anayasamız ırkdaşlık üzerine değil, yurttaşlık üzerine kurulmuştur..." Bu açıklamalar sonrası "YÖK" ve "Kürt sorunu" üzerindeki tartışmaların ateşi düştü... Hatta, noktalandı...
Paralellik Bu yıl da prensip bütünlüğü bozulmadı... İlk mesaj, açılışı önce olduğu için yine ODTÜ'den geldi. ODTÜ Rektörü Prof. Ural Akbulut, önce tespitini yaptı: "Cumhuriyete bağlı çevrelerin, demokrasi ve toplum barışına saygı dolayısıyla gösterdiği ölçülü tepkinin kökten dinci çevreleri cesaretlendirdi..." Ardından uyardı: "Ancak bu olgun davranışımız, yılgınlık veya umursamazlık olarak yorumlanmamalı, hiç kimse sabrımızın sınırını zorlamaya kalkışmamalıdır..." Benzer sözler dün de sürdü... Önce Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras konuştu: "Bölücülük ve irticanın maşası olanlar hiç şüphe etmesinler ki görevimiz bunlara karşı sonuna kadar mücadele etmektir..." Prof. Aras da, "Laikliğin yeniden tanımlanması" yönündeki çağrılara tepkisini gösterdi. Laikliğin Anayasa'da tanımlandığını, "yargı organlarının da Türkiye'nin kendine özgü koşulları ışığında tanımını somutlaştırdığını" anımsattı.
Org. Başbuğ'un sözleri Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ'un, Kara Harp Okulu'nun eğitim öğretim yılı açılış törenindeki konuşması da farklı olmadı. Org. Başbuğ, akademisyen titizliği içinde yaptığı konuşma, rektörler gibi "irtica-laiklik-mücadele" temeline oturuyordu. Önce şu sorularına yanıt aradı: "Dünyada yaşanan devrimlerin büyük bölümünün kaynağı ve dayanağı olan, güçlü entelektüel ve ulusalcı sosyoekonomik kadroların Türkiye'deki varlığından bugün de söz edilebilir mi? Eğer söz edilirse, bu kadrolar, devrimlerin korunması, sürekliliği ve ilerlemesinde kendine düşen görevleri yerine getirmekte midirler? Yoksa, bu görevler öncelikle yine, askeri ve sivil kadrolardan mı, ya da yine Türk ulusunun bütününden mi beklenmektedir?" Yanıtını da kendisi verdi; "Cumhuriyetin temel niteliklerine sahip çıkmanın yasalar ile kendilerine verildiğini" anımsattı. Mücadeleyi taviz vermeden yürüteceklerini açıkladı. Öncelikli mücadele alanlarını da "kültür, eğitim ve öğretim" olarak gösterdi. Öyle gözüküyor ki Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt da 2 Ekim'de Harp Akademilerinin açılışında benzer konulara değinecek. Öncesinde de TBMM'nin 1 Ekim'deki yeni yasama döneminin açılışında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ... Şimdi, sadece komutanların sözleri baz alınarak, "asker bu konulara niye giriyor?" eleştirisinde bulunanlar olabilir. Ancak, akademik kurumların başındaki kişilerle aynı sözleri söylüyorlarsa, o zaman, "ne diyorlar?" sorusuna da yanıt aramak gerekmez mi?
|