|
|
Dirisine de ölüsüne de el koydu
Son dört yılları hem Muzaffer'in hem de Misli'nin sağlık sorunlarıyla boğuştuğu yıllar oluyor. Ankara İstanbul yolunda üşüttüğü günlerin de izi kalıyor Muzaffer Buyrukçu'nun ciğerlerinde. Misli'nin dimağı da yüzleşmek istemediği bir gerçeği kabullenmek zorunda kaldığı ağır bir yaşamı sürdürürken çektiği acıları unutmak, silmek istercesine sıfırlanıveriyor. Kendilerine bakamayacak günler geldiğinde oğulları Erdem Buyrukçu'nun ikinci eşi Bahar'ın gençliği devreye giriyor. Bir müddet iki yaşlıya bakan Bahar, dayanma gücü eksildiğinde ağabeyinin kızı Gülşah'ı bu iki yaşlının yanına koyarak, Almanya'da kocasının yanına yaşamaya dönüyor. Erdem Buyrukçu, 1979 yılında siyasi mülteci olarak başvurduğu Almanya'dan vatandaşlık hakkı kazandığı için yaşamını orada sürdürüyor. İki evliliğinden dört çocuk sahibi. Gazetelerde çıkan pek çok haberde kendisinin gelişmelere sonradan vakıf olduğu, zaman zaman babasını üzdüğünden, zaman zaman da yalnız bıraktığından söz ediliyor. Erdem Buyrukçu, aslında ne annesinden ne de babasından uzakta bir evlat olduğunu söylüyor. Annesiyle birlikte yaşadıkları sıkıntıların yanında, babasını da sevgiyle anıyor ve "Ben babamı değil, arkadaşımı kaybettim," diyor. Misli ve Muzaffer Buyrukçu'nun biraz da uzaktan kumanda edilen son iki buçuk ayı için anlattıkları arasında en ilgi çekici olanı ise annesinin son kıskançlık krizi. Misli, artık tuvalet ihtiyacını karşılamakta güçlük çeken Muzaffer Buyrukçu'nun bezlerini bağlamayı kendisi sürdürmek istiyor. Evlerinde bu iş için onlara yardımcı olan Gülşah'ın Muzaffer Buyrukçu ile ilgilenmesine sinirlenen Misli, Muzaffer Buyrukçu ölmeden iki gün önce çok büyük bir kavga çıkartıyor ve Gülşah'ı evden kovuyor. Almanya'daki oğluna telefon eden Muzaffer Buyrukçu, 'Erdem, oğlum, annenle konuş da, böyle kıskançlıklar yapmasın, kızcağız bizim işimize çok yarıyordu, anneni ikna ediver,' diyor. Fakat Gülşah'ın eve dönmesi mümkün olmadan Muzaffer Buyrukçu o iki gün içinde son nefesini veriyor. Evde yalnız kaldıkları dört gün boyunca Muzaffer Buyrukçu'nun cesedinin kokmasına rağmen yanından ayrılmayan Misli'yi komşuları pencereden görüyor ve kokular mahalleyi sarmaya başladığında, yaşam emareleri olduğu için kokuya anlam veremiyorlar. Misli zaman zaman pencere önünde bile görünüyor, Muzaffer Buyrukçu salondaki kanepede uzanmış, üzeri örtülü bulunuyor. Misli, "Uyuyor zannettim, üzerini örttüm," derken, belki de bilinçdışı dirisine el koyduğu Muzaffer'inin, ölüsüne de el koyarak yaşama imzasını atıveriyor.
|