Geleceği düşünmek
Kendine kendi hakkında yalan söyleyerek yol almaya çalışan bir ülkenin feraha ulaşması kolay değildir. Geçtiğimiz hafta Meclis'te reform paketi tartışmalarında söylenenler Türkiye'nin kısa dönemde kendisiyle yüzleşmesinin ne ölçüde zor olduğunu gösterdi. Laiklik kavramının ne denli yalama olduğu, Lozan antlaşmasının bilinmediği, çağdaş demokrasi, hukuk ve vatandaşlık anlayışlarından ne ölçüde uzak olunduğu ortaya çıktı. Bunun tercümesi, Türkiye'nin kısa sürede siyasi sistemini ve toplumsal dengelerini rahatlatacak yeni bir sentezi üretmesinin zorluğu, hatta imkânsızlığıdır. Bu durumda kısa vadedeki mücadeleyi göz ardı etmeden uzun vadede nelere odaklanılması gerektiğine bakmak gerekir.
Eşitlikçi bir dünya Uzun vadenin gündeminin baş sırasında küreselleşme sürecine nasıl uyum sağlanacağının belirlenmesi geliyor. ABD siyasetinde ve kamusal alanında daha diplerde süren tartışmalar bazı ipuçları veriyor. Yalnızca önemli iktisatçıların farklı bir küreselleşme anlayışını şekillendirmeye çalışmalarıyla da sınırlı değil bu arayışlar. Küresel refah ve huzurun daha eşitlikçi ve dayanışmacı bir dünya yaratılmasıyla mümkün olacağı inancıyla kapsamlı girişimler başlatılıyor. Kapitalizm, doğası gereği eşitsizlik üretir. Demokrasi ise eşitlik temelinde şekillenir ve uygulanır. Bu nedenle devlet demokratik düzen içinde kapitalizmin yarattığı eşitsizlikleri törpüleme görevini üstlenmişti. Kapitalizm tam anlamıyla küresel bir sistem haline gelirken bu dönemin dinamiklerine uygun bir devlet kavramının, sosyal politika yaklaşımlarının geliştirilmesi gerekiyor. Geçtiğimiz haftalarda Milliyet gazetesinde Osman Ulagay'ın Dünya Nereye? Türkiye nereye? başlıklı mükemmel bir dizisi yayınlandı. Ulagay'a göre "kapitalizm, teknolojideki atılımın sağladığı olanakların da yardımıyla, gerçekten küresel bir sisteme dönüşme yolunda, ama bu sürecin Batı'nın küresel hegemonyasını güçlendirdiğini söylemek o kadar kolay değil".
G-7 ülkeleri geri kalacak Geleceğin dünyasında " Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin ile "İkinci 11" diye tanımlanan Bangladeş, Endonezya, Filipinler, Güney Kore, İran, Meksika, Mısır, Nijerya, Pakistan, Türkiye ve Vietnam'dan oluşan ülkeler grubunun 2005 yılında 7.1 trilyon dolar dolayında olan toplam GSYİH'si 2035'te 55 trilyon dolara yaklaşacak ve G-7 ülkelerinin toplamını 7.5 trilyon dolar geçmiş olacak." Bu dünya kurulurken "küresel tabloyu doğru okuyabilen, fırsat ve tehditleri zamanında fark edebilen, hsarsılan Batı'nın ve yeni yükselen güçlerin ruh hallerini doğru değerlendirebilen siyasetçi ve devlet adamları, ülkelerinin kazançlı çıkmasını sağlayabilir. Bu ufka sahip olmayan yönetimler ise gelişme potansiyeli yüksek olan ülkeleri bile çıkmazlara sürükleyebilir " Türkiye hemen tüm ileriye yönelik tasarımlarda öne çıkacak ülkelerden biri olarak değerlendiriliyor. Ancak potansiyel gücün gerçeğe dönüşmesi o ülkenin kendi kaynaklarını nasıl değerlendireceğine bağlı. Bunun için dünyayı izlemek, yarının dünyası için eğitimi yani insanları hazırlamak, takıntı ve vehimlerden kurtulmak, üretken olmak gerekiyor. Türkiye'de yaşayan insanlar onyıllardır süren kısır döngüleri kırıp yeni bir geleceğe yelken açma iradesi gösteremedikleri taktirde Ulagay'ın çizdiği tablodaki Türkiye mevkii, olması gerektiğinden geride kalacaktır. Musevilerin, oruç günüyle (Yom Kippur) bitecek kutsal günlerini başlatan yılbaşıları (Roş Aşana) ile Ramazan ayının başlangıcı aynı günlere denk geldi. Her ikisi de mübarek olsun.
|