|
|
Korkular ülkesi
Türkiye korkularla yönetilen bir ülke. Elimizde iki tane kıdemli korku aletimiz zaten var: Bölücülük ve irtica. Birini askeri yöntemlerle, diğerini sürekli gündeme gelen gazete haberleriyle aşmaya çalışıyoruz. Ancak ne eğitimin kalitesini yükseltmek için ciddi çaba gösteriyoruz ne de Kürt sorununun çözümü için adım atıyoruz. Türkiye'nin bir kesimi, bu korkular üzerine siyaset yapmayı kendisine iş edinmiş durumda. "İrtica geliyor, Türkiye bölünmek üzere" hiç vazgeçmedikleri sloganlar. Şimdi buna bir de Türk Ceza Yasası'nın 301'inci maddesi ve Vakıflar Yasa Tasarısı eklendi. Son olarak yazar Elif Şafak'ın sanık olmasına yol açan 301'inci madde konusunda açıkça görünen o ki, CHP ile bir bölüm AK Partili arasında bir görüş birliği var. AK Parti'de CHP'nin görüşlerine en yakın duran isim Adalet Bakanı Cemil Çiçek. CHP lideri Baykal'ın buradaki tavrı ise sosyal demokrat ilkelerle bağdaştırılamayacak çizgide. 301'inci maddenin varlığını savunan Sayın Baykal'a, bir yazarın romanındaki bir karakter nedeniyle yargılanması çok olağan geliyor olmalı. Azınlık Vakıfları ile ilgili tasarı da başta CHP olmak üzere, milliyetçimuhafazakar kesimi ayağa kaldırmış vaziyette. CHP "Bu yasa geçerse devletin geçmişte hata yaptığı ortaya çıkar" görüşünden, Lozan'ın parçalanması, Sevr'in dayatılmasına kadar uzanan bir çizgide duruyor ve yasaya tamamen karşı. Oysa bu yasadan yararlanacak olanlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin gayrimüslim yurttaşları. Bir ülkenin kendi yurttaşlarına şüpheyle bakması, çağdaş ülkelerde İkinci Dünya Savaşı öncesinde kalmış bir gerçeklik diye düşünüyorduk ama yanılmışız. Türkiye'de hala yurttaşlarının devlete bağlılığını inanç sistemine dayandıran grup ve siyasetçiler var. Kabul edelim ki genç cumhuriyet köklü bir imparatorluğun mirasçısı. Her imparatorluk gibi Osmanlı'nın geçmişinde de gurur duymayacağı eylemler olabilir. Ama gerek tapu kayıtlarının açıklanmasına karşı çıkarak, gerek her türlü reform çabasını engelleyerek bu gerçeklerin ortaya çıkmasının önüne geçemezsiniz. Bu durumda olacak olan tek şey, gerçeklerin karşıtlarınız tarafından çarpıtılmış biçimde dünya kamuoyu önüne sunulmasıdır. Azınlıklar Yasası'nı Tanzimat Fermanı'na benzetmek de benzer bir talihsizlik. Bugün Meclis'te görev yapan siyasilerin unutmaması gereken bir gerçek var. Türkiye, Mustafa Kemal'in önderliğinde tarihi bir sıçrama yaptı. Bu gerçeği kabul etmek, Atatürk'ü önceleyen reform çabalarını yok saymak veya karalamayı gerektirmez. Tanzimat, içinde çok ciddi yabancı parmağı olmasına rağmen çağdaş Anadolu yolunda atılmış bir adımdır. Türkiye bugün içinde bulunduğu koşullara devrimler kadar reformlar sonucunda da gelmiştir. Her türlü reforma karşı durmak ve sadece korku politikası üretmek bu ülke insanını uzun vadede kendine güvenmeyen, her türlü değişimden korkan bireyler haline getirebilir. Gerçek gericilik de asıl o zaman başlar.
|