DaimlerChrysler Çin'de ortak arıyor, Ford işçi çıkartıyor
İkinci çeyreğin büyümesi açıklandıktan sonra ortalık toz duman oldu. Gayri milli büyüme diyen mi ararsın büyümenin ardındaki cari açığı tartışanı yabancıların ajan provokatörü olmakla suçlayanı mı, ne dilersen var. Bazılarının yazısı ise tam rakam salatası. Rakamları, birde bolca kullandıkları 'girdi, çıktı, arttı, azaldı, düştü, yükseldi' kelimelerini attınmı geriye kalan vuruş sayısı IQ (zekâ) düzeylerine eşit çıkıyor. Başbakanı bile tartışmanın içine çektiler. O da her zamanki tavrı ile tam omuzlarını kaldırıp büyümeninde büyümemeninde üstüne üstüne yürürken ekonomi medyası huzura kavuşuverdi. Büyüme ile sermaye birikimi arasındaki ilişkiyi tartışanı henüz görmedim. Türkiye'nin üretim yapısındaki değişimin evreleride gündemde değil. Değerli YTL'nin tarım ile sanayi ürünleri arasındaki ticaret hadlerini nasıl farklı etkilediğide bizimkilere ağır geliyor. Varsa faiz yoksa kur. Neyse ki PPK toplantısı ile eylül enflasyonunun açıklanmasına az kaldı. O güne kadarda başkalarından apartma konularla idare etsinler bakalım. Bu arada 15 Eylül tarihli 'The New York Times' gazetesinde yayınlanan iki haber dikkatimi çekti. Birincisinde Ford'un 6 sene önce ABD pazarında yüzde 25 olan payının yüzde 15'e indiği, piyasada GM ve Toyota'dan sonra üçüncü sıraya düştüğü, maliyetlerini azaltmak için 10.000 kişiyi işten çıkartmaya hazırlandığı açıklanıyordu. Zarar projeksiyonlarını 1 yıl daha ötelemişler. 2009'a kadar bilançoda kâr yok. İkincisi bizim açımızdan çok ilginç. DaimlerChrysler, kim olduğunu bilemeyene, kendileri eski manda kasa (müteahhit) Mercedes'lerin üreticisidir, küçük-orta sınıf otomobillerde, üretim maliyetleri nedeni ile Kuzey Amerika'da para kazanamadığından bahsediyor, Çin'de ortak arayışını vurguluyordu. Honda 'Jazz' 5 kapıları Çin'de üretip şimdiden Belçika'ya ihraç etmeye başlamış bile. Çinli otomotivciler, yakında bizimde isimlerine alışacağımız, Geely, Chery ve Lifan markalarının ABD'ye ihraç planlarından söz ediyorlar. Hepsi Çin iç pazarı için, Volkswagen yüzde 16, GM yüzde11, Honda yüzde 7, Toyota yüzde 6, Nissan yüzde 5, Ford yüzde 3 üretim payı ile oradalar. İçeriden kaliteli yedek parça temini, ithal yedek parçanın ağır vergilendirilmesi gibi sorunlar bulunmakta. Hatırlayalım. ABD ekonomisi son yıllarda üretim ve büyüme yapısını giderek artan bir biçimde konut inşaati ve otomotiv üzerine oturtmuştu. İç talebin sürüklediği ABD'de 1980'lerdeki tıkanma önce Japon üreticilerin 'gönüllü ihracat kısıtlamaları' ile sonrada üretimi ABD'ye kaydırmaları ile aşılmıştı. Kanada ve Meksika'nın yedek parça ve montajda devreye girmeside rekabet gücünün korunmasına yardımcı olmuştu. Şimdi ABD'de otomotiv üreticileri zarar öngörülerini 2009'a kadar uzatıyorlarsa korkulan 'resesyon' başlamış bile denilebilinir. IMF Başkanı Rato'nın dalgalarına hazırlıklı olun. Fed Başkanı Bernanke'den de özür dilerim. ABD'deki ithalatı kısıtlama girişimleri ile ilgili uyarılarını siyasi tavır olarak yorumlamıştım. Yanlış yapmışım. Görünen o ki hep beraber şapa oturunca IMF 'efsane'si geri dönecek. Seçimden sonramı olur, öncemi Türkiyenin siyasi kaderi buna bağlı. Ama asıl üzüldüğüm konu bu değil. İhracatımızda tekstil, konfeksiyondan sonra ikinci büyük kalemi otomotivide mi yakın gelecekte Çin'e mi kaptırıyoruz ? Sermaye birikimini konu alan yazımda Hyundai'yi kaçırdığımıza yüreğimin sızladığını dile getirmiştim . Cevahir Alışveriş Merkezi'nin satışı için devreye giren Başbakan yan sanayi ile birlikte binlerce kişiye iş verecek Hyundai'yi ikna etmek için niye sessiz kaldı ki ? Ya KOBİ'lerin katkıları ile İstanbul'a pist yapan sivil toplum kuruluşları sizin göreviniz temsil ettiğiniz kesime daha fazla iş yaratmak değil mi, Hyundai'nin vazgeçme nedenini niye sorgulamadınız? Necip milletime söyleyecek sözüm yok. Onlar hâlâ JetPa'nın Siirt'te üreteceği Malezya arabalarına yatırdıkları paraları kurtarmanın peşindeler. Okurken bile insanın gülesi gelıyor, kara mizah Pulitzer'i olsa bunu deşene verirlerdi. Gün gelir, parasının üstüne yatmak yerine Volkswagen gibi bir devi Türkiye'ye çekmek için çaba sarfedenleri, tornacılıktan yetişipte de Alfa Romeo'ya, Mercedes'in spor serisine hassas aksam üretenleri, mühendislik harikası yaratanları da yazarız. Otomotivin Türkiye üssünde yer alan Kocaeli, Sakarya üniversitelerini, gencecik akademisyenlerin gayretlerini,mesleki eğitimde, mezunlarına iş bulmakta başarılarını kağıda dökeriz. Anlayıpta utanan olur mu? Hiç zannetmiyorum.
|