300 bin hastaya 20 oda
Türkiye'de sakatlar tecrit ediliyor. Bu haftaki Pazartesi Sohbeti konuğu ortopedi uzmanı Prof. Dr. Azmi Hamzaoğlu böyle dedi ve ekledi: "Ultrasonda sakat doğacağı kesin olan belirlenen bebek mutlaka alınmalı. Ama yasalarımız maalesef buna izin vermiyor." Dün Alzheimer Hastalığı'nın 100. yılı için düzenlenen bir toplantıdaydım. Hani şu unutkanlıkla başlayıp, çeşitli halüsinasyonlar görmenize sebep olan, sizi eski "Siz"likten çıkaran, hala tedavisi bulunamamış korkunç hastalık. Bu alanda Türkiye'de bir numara olan isim Prof. Dr Murat Emre, "Hadi" dedi "Sen de yaşadıklarını paylaşsana bizimle." Nefesim kesildi, gözlerim doldu. Benim babaannem Alzheimer. Son 7 yıldır, her gün başka bir kişiye dönüşmesini izliyorum. Eskiden sabahları bana telefon açıp şiirler okuyan, her hafta saçını başını, manikürünü yaptırmadan rahat etmeyen, büyükbabamdan kalan bir alışkanlıkla eve alınan 5 gazeteyi hatmedip, akşam saatlerinde "Ne olacak bu Türkiye'nin hali" diye başlayan uzun konuşmalar yaptığım babaannem artık yok. Orada aslında, yaşıyor ama o değil artık! Bütün bunları anlatırken sakatların tecrit edildiği cümlesi geldi aklıma. Sadece sakatlar mı? Türkiye'de yaşlılar da bir tür tecrit yaşamıyor mı? Uzun lafın kısası 60 yaşından sonra her 10 kişiden biri Alzheimer. Türkiye'de bu sayının 300 bin civarında olduğu düşünülüyor. Üstelik Alzheimer, topluma maliyeti açısından kalp ve kanserden sonra üçüncü. Hastalığın sebebi beyindeki değişimler. Genetik mi? Olabilir. Hastalığa yakalanmamak için zihninizi çok çalıştırın deniliyor. Babaannem bunun tersini kanıtlayan bir örnek. Yani özetle 100 yıl önce keşfedilen hastalıkta arpa boyu bile yol alınmış değil. Hepimizde 60 yaşından sonra Alzheimer olma riski var. Ya bakım? Paranız varsa biraz daha kolay. Yoksa yandınız, bakıcı sizsiniz. Araştırmalara göre ise bakıcıların yüzde 60'ı depresyona giriyor. Türkiye'de işin erbabı, tek bir Alzheimer Bakım evi var. Tek bir tane! Kaç odalı? 20. Yanlış okumadınız. Sadece 20 oda! (Devam edeceğim)
|