| |
Türkiye başarılı olunca sevinmek ayıp mıdır?
Türkiye'yi iktidarda olan parti ile özdeş görüp, bu partiyi sevmeyenlerin "Ülke batıyor, yarınlar çok karanlık" demesi kronik bir siyasi hastalıktır. Ben kendimi bildiğimden beri bu hastalığın semptomlarını hep gördüm. Her iktidar olan "Enkaz devraldık" diyerek göreve başladı. Kim muhalefette ise de, "Bunlar bu ülkeyi batırıyor" söylemi ile varlığını sürdürdü. Şöyle bir belleğinizi zorlayın. 50'li yaşların üzerinde olanlar, CHP sözcülerinin Demokrat Parti iktidarının ülkeyi nasıl batırdığını anlattıklarını hatırlamazlar mı? 1965 sonrasında tek başına iktidar olan Adalet Partisi'nin lideri Demirel için ya "Kanunsuz Süleyman" ya da "Morrison Süleyman" denilmez miydi? 1970'li yılların ise nasıl kavgalar arasında ziyan edildiğini hatırlamıyor musunuz? Birbirlerini gayri meşru ilan eden siyasi rakipler, uzlaşıp bir cumhurbaşkanı seçememişlerdi. 1980 sonrasında Özal iktidar oldu. İhracat hamlesi yaparken, "Türkiye'nin ihraç edecek malı yok. İhracat yaparsak aç kalırız" diye yazan iktisat profesörlerini gördük. Turizm hamlesi için, "Kıyılar birilerine peşkeş çekiliyor" denildi. KİT'lerdeki ölçüsüz ücret zamlarına karşı çıkınca da, Özal "Çankaya'daki şişman" olmadı mı?
UNUTTUK MU? Hatırlayın bundan önceki iktidarın Başbakanı Ecevit için yazılıp, söylenenleri... Ecevit'i eşinin aç bıraktığı, yıkamadığı konulu yazılar okumadınız mı? Ecevit'e bakan doktorlar hakkında "Onu hasta ediyorlar" denmedi mi? Bu bıktırıcı ve yorucu süreç tabii ki devam ediyor. Türkiye'nin başarıları hep iktidarın başarısı gibi görüldü. Olumlu ne varsa bunlar görmezden gelinip, "Battık, bittik" edebiyatı şimdi de yapılmıyor mu? Oysa artık öğrenmiş olmamız gerekir. İktidarlar geçicidir. Kalıcı olan ülkedir, halktır. Bir ülkenin halkı sürekli yarına dönük güvensizlik içinde yaşayamaz. Demokrasi iktidarı ve muhalefeti ile, ülkeye hizmet yarışının aracıdır. İktidarların başarısızlıkları başarılarından fazla ise ve başarıları da geniş halk kitlelerinin refahına ve mutluluğuna yansımıyorsa, ilk seçimde iktidardan düşerler. Örneğin Türk ekonomisinin makro büyümesi, mikro ekonomilere yansımıyorsa, çalışanlar eskisinden daha zor hayat koşulları içindeyse, önümüzdeki ilk seçimde AK Parti seçimi kaybedecektir.
BAŞARIYI KUTSAMAK Yakın siyasi tarihimiz, seçim kaybetmiş partiler ve eski başbakanlarla doludur. Dahası var mı? "Kıbrıs Fatihi" veya "Öcalan'ı yakalayan Başbakan" olmak bile Ecevit'in seçim yenilgilerini engelleyemedi. Türk ekonomisini yeniden yapılandıran ve dünyaya açan Özal bile, üçüncü genel seçimde partisi ANAP'ın eridiğine tanık olmadı mı? Rakiplerinin başarısızlığı üzerine değil, kendi vizyonunu anlatmak ve ülkeye daha iyi bir yarın vaat etmek üzerine yapılan türdeki siyasete hasret duymuyor musunuz? Bu coğrafyada zaten başarı fazla kutsanan ve başarılı olanın en yakın çevresini bile mutsuz eden bir olgudur. Devletin kurumları bile birbirleriyle didişir. Bir işin yapılması yerine sürekli büroların yetki kavgasına tanık olunur. Siyaset ise bütün bunların üzerine çıkılmasının ve topluma yarına dönük ümitler verilmesinin mesleğidir. Demokratik siyaset, insanların ve toplum kesimlerinin birbirlerinden nefret etmemeleri, bir arada yaşamaları mümkün olmayan kamplaşmalara sürüklenmemeleri, ülkenin yarınına güven duymaları üzerinde icra edilmesi gereken bir meslektir. Geçmiş kuşaklar bunu bilmedikleri için, askeri darbelere, ekonomik krizlere, evrensel yarışta geri kalmamıza sebep olmuşlardır.
KENDİMİZE GELELİM Özetle iktidarı ve muhalefeti, aydını ve sokaktaki vatandaşı ile, hepimiz sayı ile kendimize gelmeliyiz. Türkiye'nin başarılarını da görüp sevinmeli, başarısız olduğumuz alanlarda çözüm üretmeliyiz. Bu en problemli coğrafyada barış içinde bütünlüğümüzü koruyup, yetersiz kaynaklarımıza karşın kendi kadrolarımızı yetiştirebildik. Her alanda dünyaya açılıyoruz. Ortadoğu'da devlet yapısı, ordusu, demokrasisi, laik rejimi ve AB üyelik projesi ile, Türkiye Cumhuriyeti bir "İstikrar kalesi" konumunda. Bu değerli varlığı "Siyaset yapıyoruz" diye elbirliğiyle ümitsizlik denizlerine sürüklemeyelim. Türkiye iktidarlara değil hepimize aittir.
|