|
|
Cem Davran'dan küçük bir hatırlatma
GEÇEN hafta bu sütunlarda Bunu Yayında Söyle programını kritik ederken, sunuculardan Cem Davran için yalnızca bir cümlecik kurmuştum. Demiştim ki, "Sanki televizyon için yaratılmış..." Sadece bu kadardı. Cem Davran'dan bir email aldım. Alışık olduğumuz teşekkür mesajlarından çok farklıydı. Bana, bu köşede yaptığım olumlu ya da olumsuz eleştirilerin, sanatçılar üzerinde yarattığı etkiyi hatırlatan, sorumluluklarımı yeniden gözden geçirmeme neden olan satırlardı. Cem, hayatında ilk kez kendisiyle ilgili olumlu-olumsuz bir yazıya karşılık hislerini dile getirdiğini söylüyordu, utana sıkıla... İzniyle, onun bu çok özel mesajından minicik bir bölümü buraya almak istiyorum. Bunu 'kendime değer atfetmek için' değil, bu köşelerdeki her bir kelimenin, sanatçılara özgü o duyarlı ruhlar üzerinde nasıl etkiler bıraktığını göstermek, her bir cümlenin nasıl özenle kurgulanıp, yazılması gerektiğini göstermek için... Şöyle diyordu Cem Davran: "Hocam-ustam Vasfi Rıza Zobu bana bir gün Aynaroz Kadısı oyununun provasında, 'Salonda seni anlayan, seni izleyen bir tek kişi dahi olsa, onun için oynamaya devam edeceksin. Bu meslek insandan bir gün, bir ay, bir yıl değil bir ömür ister' demişti. Rahmetli hocamın bu günleri kastetmediğini biliyorum ama söylemek istediğini tüm hayatıma yaymak konusunda da kararlıyım. Kendimi televizyon ortamında hep şöyle tanımladım; İkinci Dünya Savaşı sırasında şarkı aralarında şifreli mesajlar geçen bar şarkıcıları vardır. İşte ben aynen böyle hissediyorum. Sevgili Yüksel; Aynaroz Kadısı'nı en önden izlediğin için sonsuz teşekkürler..." Eminim, sanatçı dostlarım bu köşedeki olumsuz eleştirileri de aynı duygu yoğunluğu ile karşılıyorlar. Üzülüyorlar, kırılıyorlar, hevesleri kaçıyor. Tabii ki daha önce de bunun farkındaydım. Ama Cem'in mesajından sonra bu köşedeki her bir kelimeyi kuyumcu terazisiyle tartar oldum. Hatırlattığın için teşekkürler Cem...
|