|
|
Af ve demokrasi
Gazetelerin dün yine en çarpıcı haberlerinden biri afla çıkan bir cinayet ve tecavüz hükümlüsünün İzmir'de bir diş hekimine tecavüz edip öldürmesine ilişkindi. Türkiye'de af, son dönemlerde hükümetlerin halka rağmen gerçekleştirdikleri bir eylem niteliğini kazanmıştır. Darbeler, yargıya müdahale dönemleri sonrası genel bir af çıkarılması, toplumsal ve adaletin sağlanması açısından bir zorunluluk olarak anlaşılabilir. Ancak Türkiye siyasi kaygılarla affı bu kapsamın dışına çıkarmış, oy kaygısı uğruna birbiri ardına aflar gündeme gelmiştir. Bu konu ceza yargısı ve uygulaması konusunda kuşkuları artırmış, cezaların suçları önlemedeki etkinliğini zayıflatmış ve mağdurları cezalandırıp failleri ödüllendiren bir sisteme dönmüştür. İşin garibi, 1982 Anayasası sanki tam olarak da bunu öngörmüştür. Anayasamızın 87'nci maddesi genel ve özel af kararının Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yetkisinde olduğunu belirtmiş ancak 14'üncü maddesinde bu yetkiye önemli bazı sınırlamalar getirmiştir. Anayasanın 14'üncü maddesine göre Meclis bu yetkisini "Anayasanın 14'üncü maddesindeki fiilerden dolayı hüküm giyenler hariç olmak üzere" uygulayabilecektir. Buna göre devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak veya sair bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzeni kurmak amacıyla işlenmiş suçlar ile bunlara tahrik veya teşvik etmekten hüküm giyenlerin affedilmesi anayasamıza göre mümkün değildir. Özetle devlet kendisine karşı işlenen suçları genel ve özel affın kapsamı dışında tutmuş, yurttaşlarının yurttaşlarına karşı işlediği suçlarda ise herhangi bir kısıtlama getirmemiştir. Kendisinin haklarını yurttaşlarının haklarının önünde gören bir anlayışın günümüzde demokrasi anlayışıyla bağdaşması mümkün değildir. Bu çarpık anlayışın sonucu, düşünce suçu işledikleri iddiasıyla hüküm giyen kişiler ısrarla af kapsamı dışında tutulmuş, ancak bir yurttaşa tecavüz edip öldüren hükümlüler ise hiçbir sınırlamaya tabii olmadan her aftan rahatça yararlanmıştır. Kendi haklarına şahin, yurttaşlarının özellikle yaşam hakkına bu kadar duyarsız bir devlet anlayışı ancak bir darbe anayasasında olabilir herhalde. Türkiye eğer Batılı tipi demokratik bir devlet olacaksa, anayasasındaki bu hükmün en kısa sürede düzeltilmesi gerekir. Ayrıca, anayasa af yetkisinin münhasıran Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ait olduğunu belirtmektedir. Öyleyse, PKK militanlarına bir affın sözkonusu olamayacağını açıklayan Kara Kuvvetleri Komutanı, bu açıklamayı hangi yetkisine dayanarak yapmaktadır, bu da yanıt bekleyen bir sorudur. Cumhurbaşkanı'na asker gönderme yetkisinin Cumhurbaşkanı'na ait olduğunu alelacele bildiren etkili ve yetkililer belki bu soruyu da yanıtlarlar.
|