|
|
Samimiyetsiz olduğuma inanan albümümü almasın!
Kimseye kendimi sevdirmek için uğraşmıyorum, sadece diyorum ki herkes ikinci bir şansı hak eder! 21 yılda üç senenin bedeli bu kadar ağır olmamalı.
Yeşim Salkım'ın evindeyim. İlker İnanoğlu ile evlendiği gece mücevherlerinin çalındığı ev... İki katlı, bahçeli, yüksek tavanlı, ferah bir ev. Bir kedi ve paçama yapışan minik bir köpekleri var. İlk kez evinde röportaj yapmak istiyor. 'E ne güzel, kimseler olmadan rahat rahat konuşuruz' diyorum ama ev en az bir kafe kadar kalabalık! İki sürekli yardımcısı var Salkım'ın; biri yemek yapıyor, biri giysilerle ilgileniyor, aynı zamanda masajcı. Diğeri asistanı, öbürü kızının şoförü! Ha bir de, sessiz adımlarla gelip, sehpadan börek aşıran İlker İnanoğlu var. Kalabalık içinde röportaj yapmaktan nefret ediyorum! "Böyle curcuna içinde özel hayat kalıyor mu?" diyorum. "Özel hayatımı benimle beraber olan insanlarla yaşamayı seviyorum. Onlar hayatımın parçası, her şeyimi biliyorlar. Karı-koca baş başa kalmak istediğimiz zaman da odamıza çıkıyoruz" diyor. Ne yalan söyleyeyim, soğuk ve ukala bulduğum bir kadındı kendileri. Değilmiş... Pek sevilmez, aleyhinde çok konuşulur. Buluşma nedenimiz de tüm bu mevzulardı ama iki çift laf edebileceğiniz, eğlenceli, esprili bir kadın buldum karşımda... Ayağını altına topladı, bütün soruları cevapladı. Hakkındaki tüm eleştirileri, şehir efsanelerini, 'samimiyetsiz' iddialarını ve özel hayatını sordum. Sinirlenmedi, kaçmadı, hayret bile etmedi. Yani günahıyla sevabıyla Yeşim Salkım karşınızda...
* Neden arkanız dönükken çekilmiş bir evlilik fotoğrafınız var? Her şeyi arkada bırakmak için! Sadece önümüze bakalım, yaşadığımız sıkıntılar, her şey arkada kalsın diye...
* İnternet sitenizde 'Yepyeni bir albüm ve yepyeni bir Yeşim Salkım' diyerek anlatmışsınız kendinizi. Niye her albüm çıkaran kendini yepyeni buluyor, anlatır mısınız? Benim yenilenmem daha samimi diye düşünüyorum...
* Niye sizinki daha samimi olsun? Çünkü son 5-6 seneme baktığınız zaman, yaşadıklarım az buz değil. Ve bunları yaşayan birinin ısrarla 'bu mesleğe devam etmek istiyorum' demesi büyük cesaret. Başka biri olsa arkasını dönüp çeker gider, farklı bir yaşam seçerdi. Dolayısıyla iyisi ve kötüsüyle; yeni bir Yeşim, daha olgun bir kadın var artık. Sabahları gazeteleri açtığım zaman beni çok rahatsız eden şeylerle alay etmeye, eğlenebilmeye başladım.
* Olaylı bir-iki evliliğin ardından insan silkelenip böyle mi hissetmeye başlıyor? Değil. Ben çok dolu bir hayat yaşadım, 20 yaşında anne oldum. Bir anne, 14 yaşında bir erkek kardeş ve bir kız çocuğuna baktım, çalıştım, evin erkeği oldum. Ailemi ve kendimi ayakta tutmaya çalıştım. Sağlığım da elvermiyordu ama hep çabaladım. Sonra karşıma çıkan bir insan ayaklarımı yerden kesti, ki bu çok normaldi! Her kadının ayaklarının yerden kesileceği gibi... Şimdi baktığımda bütün güçlüklerden daha bir güçlenerek çıktığımı gördüm. Keşke bir beyaz gömlek giyip, basın toplantısı düzenleseydim ve insanların karşısında ağlasaydım!
* Bu bir gönderme mi? Hayır değil; Türkiye'nin acı gerçeği...
* Acı gerçek derken? İnsanların size acımasını sağlayacaksınız! İnsanlar acıdıkları insana merhamet duyuyor, daha dikkatli davranıyor, canını çok yakmamaya çalışıyor. Ama her şart altında çıkıp 'ben çok güçlüyüm' dediğinizde merhamet duygularını bir tarafa atıyorlar.
* Güçlü olduğunuz için mi sevilmiyorsunuz, inanılır bulunmuyorsunuz yani? Evet, güçlü olduğum için! Ben bunu psikoloğumla keşfettim.
* Bunu keşfettiğinizde farklı davranmayı denediniz mi? Denemedim, olmuyor! Daha doğrusu deniyorum ama olmuyor, (gülüyor) o kadar sahtekârca oluyor ki. Aslında bazen sabahları uyandığımda öyle olmak mı iyiydi acaba diye düşünüyorum. Sonra gün içinde diyorum ki, eğer yıllardır bir şeyler yapmak için uğraşıyorsam, demek ki mesleğimi çok seviyorum. Bunun altında bu var...
* Hep mesleğim mesleğim diyorsunuz ama çok uzun süredir özel hayatınız gündemde! Bunu ben yapmadım!
* Tamam ama bu gidişatı değiştirmek için mesleğiniz adına ne yaptınız? Ben ne kadar çaba sarf edersem edeyim, benim özel hayatım göz önünde olacaktı. Gidip kasap Ahmet Efendi'nin oğluna aşık olsaydım durum böyle olmayacaktı. Bana aşık olan ve benim aşık olduğum insan farklı bir yerden oldu. Bu evlilikle bu kadar gündemdeyken de, şarkı söyleyip, hiçbir şey olmamış gibi davranamadım. Gittim üç sene...
* Sevilmediğinizi, sanat dünyasında kendinize yer bulamadığınızı söylüyorsunuz. Günah çıkardınız mı hiç, neden diye? Kendimi çok anlatmaya çalışıyorum, ifade etmeye çalışıyorum. Bence etmemem lazım, ifade etmeyenler çok daha rahat.
* Bu mudur sebep? Şu var; herhangi bir şey sormaya çalıştıkları zaman son derece açık ve net konuşuyorum, kimse bunu yapmıyor ki...
* Açıkladıklarınızda, yaşadıklarınızda sahiden samimi misiniz peki? Hem de çok.
* Niye tersi yönde bir algılama var sizce? Bu algılama ben Hakan'la evlendikten sonra başladı. O zamana kadar herkes beni cici kız ilan ediyordu, seviyordu, en çok ekstralara ben gidiyordum.
* Bedel mi ödüyorsunuz şu anda? Ben de, başkaları da... Ben çırpınıyorum, kendimi anlatmaya çalışıyorum. Bir Zuhal Olcay'ı, bir Leman Sam'ı böyle göremezsiniz, anlatmazlar. Direkt reddederler insanı, gider işlerini yaparlar. Ama ben hâlâ bir çaba gösteriyorum.
* Madem yolu biliyorsunuz bu çaba niye? Çünkü bu gidişat doğru değil. Benim gibi insanların haksız bir bedel ödediğini, anlatılan ve söylenenlerin dışında bir hayatım olduğunu bilmeleri lazım.
*** * 10-15 gün oldu albümünüz çıkalı... Eleştirel yazılar ağırlıkta, siz nasıl hissediyorsunuz? Ben halka şarkı söylüyorum, yazarlara değil! Müzik yazarları halktan kopuklar, ilgileri dahi yok. Gece kulübü gezerek müzik yazarı olamazsın!
* Ajda tadı var albümde sanki... Herkes aynı şeyi söylüyor. Ne güzel, keşke Ajda Pekkan gibi olabilsem!
* Yeşim Salkım gibi değil de Ajda Pekkan gibi okumak ya da o tadı bırakmak sizi rahatsız etmiyor mu? Ben slow şarkıcıyım, Yeşim Salkım baladlarıyla ünlü oldu. Ama hareketli şarkılarda da bugün Türkiye'ye mal olmuş önemli bir insanın lezzetini bulduk demeleri bence çok güzel.
ŞİRİN SEVER
|