|
|
Ayak yıkama meselesi
Sağ olsun medyamız pek sever feministlere takılmayı. Bir kadın erkeğine kul köle olmaktan mı söz etti, başlık hazırdır: "Feministler çok kızacak!" En sevdikleri konu da 'ayak yıkamak'tır... Ünlü bir kadın "Sevdiğim erkeğin ayaklarını yıkarım" mı dedi, polemik başlar; "Yıkarım tabii!" diyenler aranır bulunur, bunun bir 'aşk, sevgi' olduğu dile getirilir ve tabii feministlerin aşktan, sevgiden anlamadıkları zaten bir sevgilileri olmadığı için böyle düşündükleri ve feminist oldukları dile getirilir... Geçen akşam 'Uçankuş' programında da aynen böyle oldu. Görüşleri alınanların hepsi "Yıkarım tabii!" dedi. Yorumculardan Tuğba Özay ve Kenan Erçetingöz, bunun aşkın bir ifadesi olduğunu vurguladı. Üstelik artık leğende falan ayak yıkanmıyordu, jakuzide ayak yıkamaktan daha doğal ne vardı; erkek kadının ayağını öperse, kadın da o erkeğin ayağını yıkamaz mıydı? Ve tabii 'ayak yıkamak kültürsüzlüktür' diyen KADER Başkanı Seyhan Ekşioğlu sevgisiz ilan edildi, bekar olacağına hükmedilerek ayak yıkamaya niye karşı çıktığı pek anlaşılmayan Bekir Hazar'la evlenmesi önerildi... Aynen böyle söylendi... Bir feminist olarak hemen duruma el koymalıyım. Arkadaşlar elmaları armutları karıştırmayalım. 'Ayak yıkamak' bir semboldür. Erkek egemenliğini ifade eder. Erkeğin koşulsuz üstünlüğünü, kadının da ona kul köle olmasını anlatır. Verilmek istenen mesaj şudur: Kadın erkeğin malıdır, erkek ne isterse kadın itiraz etmeden yapmak zorundadır, yemeğini ayağına getireceği gibi, ayaklarını yıkamaya da mecburdur. Feministlerin karşı çıktığı da budur! Yoksa tabii ki yıkanır erkeğin ayağı jakuzide! Öpülür de... Kahvaltı tepsisi de götürülür yatağa. Yatakta her istediği yerine de getirilir. Önemli olan çiftlerin karşılıklı olarak birbirlerine değer vermesi, destek olması, istekleri yerine getirmesi, kararlara saygı göstermesi...
|