General, kabzımal ve diğerleri
Pazartesi günü emekli olan Genelkurmay Başkanı'nın farklı bir asker, sıra dışı bir vatandaş olduğu konusunda genel bir mutabakat vardı. General'in farkı yalnızca üslubundan da kaynaklanmıyordu. Üslup kendi başına önem taşısa da, Genelkurmay Başkanı'nın özelliğini yalnızca bundan ibaret sanmak ancak magazin analizleri derinliğine uygun bir tespit sayılabilir. Daha derin fark, General'in Türkiye gibi bir ülkenin toplumunun genel felsefesinden, dünya görüşünden hayli uzak bir açıdan hayata bakması, çağı değerlendirmesiydi. Bir asker olarak General'in farkını beğenenler bulunduğu gibi, bundan hoşlanmayanlar da mevcuttu. Kabzımal futbol yorumcusunun kendi kimliğine gayet uygun çıkışı bu farktan hoşlanmayanların duygularına da hiç kuşkusuz tercüman olmuştu. Türkiye'deki yerleşik iktidar yapısının ve açıkgizli imtiyaz alanlarının değişmesi anlamına gelecek AB sürecine verdiği destek, bu tepkinin kaynaklarından biriydi. "Ben demokrat bir kişiyim, bununla iftihar ediyorum" demesi de. Görevi sırasınca yaptığı konuşmalarda General hiç kuşkusuz kurumunun iktidar alanı ve buna bağlı alışkanlıklarını yansıtan müdahalelerde bulundu. Bunları henüz demokratik terbiyesi tam oluşmamış, dengelerini oturtamamış bir sistemin ürettiği sonuçlar diye değerlendirmek mümkün. Türkiye siyaseti, cumhuriyetin temel nitelikleriyle demokratik gelişmenin gerekli kıldığı değişimi, hukukun üstünlüğüne dayalı bir sistem içinde harmanlayamadıkça bu sıkıntı sürecektir de.
Sıradan bir çıkış değil Generalin veda konuşması da dahil hemen tüm önemli ve kapsamlı konuşmaları çağa açık olma gerekliliğini vurguladı. Kendi önyargılarıyla yaşamaktan memnun, çağı anlama gayretine girmeyen, zamanı dondurarak yarından korunabileceğini sanan bir topluma bunları aşmak gerektiği mesajını verdi. Hoyratlığı marifet sanan bir siyasaltoplumsal kültürde, üstelik Genelkurmay Başkanı olarak "Ben sesin gürlüğüne değil, aklın önderliğine itaat etmek isteyen askeri bir nesle komuta ediyorum" demek herhalde sıradan bir çıkış sayılmazdı . Yeniliğin belirsizliklerinden, farklı düşüncelerden ürkmeye koşullanmış bir ülkenin kendi potansiyelini harekete geçiremediği inancı da konuşmaların ana temasıydı. Fikir tartışması ve aykırı düşünceye açıklık her şeyden önce bir gereklilikti. Bu nedenle "hiçbir zaman herhangi bir konuda ileri sürülen bir fikre karşı ön yargıyla hareket etmeyiniz ...hele bu fikirlere "vatan haini bir düşünce" gibi çok iddialı bir önyargı ile yaklaşırsanız, fikirlerden istifade marjını daha başlangıçta sıfırlamış olursunuz" gibi bir tavrı savunmuştu.
Yalnız olan ve olmayan Eğer dünya "işleyen merkez" ve "bütünleşmemiş boşluk" diye tanımlanacak iki büyük bloktan oluşuyorsa ve "ikinciler için gelecek bir kabustan ibaret" ise Türkiye'nin yerinin ne olması gerektiği de açıktı. Bu bağlamda General'in bir diğer farkı hep korkuyla yönlendirilen bir topluma özgüven aşılama çabasıydı . Eğer "dönemsel olarak yaşanan bütün olumsuzluklara rağmen, ülkemizin dışarıdan görüntüsü işleyen merkeze çok daha yakın olduğu şeklinde" ise o taktirde yapılacak şey "ülkemizin her bakımdan güçlü bir ülke olduğu gerçeğini temel alarak başlamamız ve halkımızı bu yönde bilinçlendirmemiz"di. Bu yaklaşımların ışığında General'i yalnız ve hatta trajik bir karakter olarak tanımlamak mümkün. Ektiği tohumlar ve kurumunda başlatmış olduğu zihinsel dönüşüm bu yalnızlığın giderek azalmasına yol açacaktır. Buna karşılık kabzımal hiç mi hiç yalnız değildir. Zaten küstahlığını da bugünkü kitle kültüründen almakta. Neyse ki gelecek onun değil.
|