AB dışında, AB ile birlikte
Hükümetin, Meclis'ten salı günü tezkeresini çıkarma kararı aldığı Lübnan'daki Barış Gücü'nün "bel kemiğini", AB üyesi ülkeler oluşturacak. Zaten bu durum başından belliydi. Çünkü, ABD ve İngiltere, İsrail'in stratejik ortağı olduğu için, Lübnan tarafından kabul edilmesi beklenmiyor. Asker göndermek isteyen Malezya ve Bangladeş'i de kendisini tanımadığı için İsrail istemiyor. Rusya da gücün içinde bulunma taraftarı değil. Bu durum karşısında AB üyesi ülkelerin dışişleri bakanları geçen hafta sonu Brüksel'de yaptıkları toplantıda BM'nin 15 bin asker talebinin, 7 binini karşılama konusunda anlaştı. AB ülkeleri, Barış Gücü'ne (UNIFIL II) hangi sayıda ve nitelikte katkıda bulunabileceğine ilişkin angajmanlarını da belirledi. Bunu önceki gün BM'ye de bildirdi. Güce en fazla katkıyı Fransa ve İtalya sağlayacak. Başlangıçta katkı verme eğilimi göstermeyen Almanya da 1200 askerle katılacak. UNIFIL- II'nin komutasını, şubata kadar Fransa, sonrasında ise İtalya üstlenecek. Buraya kadar her şey normal.
AB gücündeki yeri Dikkat çeken ve Ankara'da dillendirilen soru ise şu: "UNIFIL'in omurgasını oluşturacak AB, oluşacak güce ilişkin kendi arasında karar alırken, Türkiye ile neden temasa geçmedi?" Soruya şu yanıt verilebilir: "Bu AB Gücü'nün görev üstlenmesi değil. BM gücüne destek için AB'ye üye ülkelerin aralarındaki görüş alışverişi Zaten AB içinde oluşacak güce ilişkin bir karar mekanizma da yok..." Ancak, her aşamada Türkiye'nin askeri gücüne övgüde bulunan AB'nin, kendi arasındaki görüşmesi sırasında Türkiye ile de istişarede bulunması gerekmez miydi? Hiç değilse, angajmanlarını belirlerken Türkiye'nin de hangi nitelikte bir güçle katkıda bulunmak istediği konusunda görüş alışverişi yapamaz mıydı? Soruyu tersine çevirmek de olası...
"Daha iyi" diyenler Ancak meseleye bu yönüyle bakmayıp, "AB ile ortak hareket etmemiz daha iyi oldu" yaklaşımında bulunanların sayısı da fazla. Gerekçeleri, "İstenmeyen bir durumda Türkiye, kendi başına hareket etme elastikiyetine sahip olur" yönünde. Çünkü, Barış Gücü'nün komutası her ne kadar Fransa, ardından İtalya'da olacaksa da asıl patron BM ve Lübnan hükümeti olacak. Dolayısıyla, UNIFIL hareket tarzını Lübnan'ın talepleri doğrultusunda gerçekleştirecek. Onun dışında Mavi Hat'tan ayrılmayacak. Başbakanlık Konutu'nda hükümetin dün kendi içinde gerçekleştirdiği toplantıda da vurgulandığı gibi: "Ortadoğu'da paydası olan Türkiye kendi başına yüzü batıya dönük bir hareket tarzını onların normlarıyla gerçekleştirdiğini gösterme fırsatını bir kez daha elde edecek..." Konut'taki toplantıya katılan yetkilinin de söylediği gibi, "Asker göndermekle mesaj, Ortadoğu'dan çok batıya ve uluslararası kamuoyuna verilecek..."
Tezkerenin içeriği AK Parti'nin salı günü Meclis'ten çıkarma kararı aldığı tezkerenin içeriğine gelirsek... Tezkerede "askerin insani amaçlar için gideceği" vurgulanacak. Niteliği ve sayısına ilişkin veri yer almayacak. Meclis'ten geçmeyen, 1 Mart Irak Tezkeresi'nde olduğu gibi Anayasa'nın 117'nci maddesindeki "Meclis'e karşı sorumluluk hükümetindir" ibaresine atıfta bulunulacak. "Gereği, kapsamı, sınırı ve zamanı konusunda karar verme yetkisinin hükümete bırakılması" istenecek. Tezkere bu haliyle Meclis'ten geçer mi? AK Parti yöneticilerine göre "gruplarında sorun olmaz..." Bununla birlikte, ortaya çıkacak gelişmelerin ne getireceğini bugünden kestirmek de kolay değil...
|