Gezmek mi? Kır bacağını otur aşağı!..
Çaresizlik mi bu? Ya da vurdumduymazlık? Nefret? Kim bilir belki de kendinden nefret. Yoksa dedikleri gibi bangır bangır cehalet mi, insanı bu kadar vahşileştiren? Küçücük çocuklara, gencecik kızlara eziyet ettiren... Kelepçele yatağa, çek tırnaklarını, ellerini ayaklarını çekiçle ez. Sanki 'Testere'den bir sahne. Korku filmi gibi... Neymiş? Kız 'fazla gezmiş'. Neymiş? 'Cezalandırılması gerek'miş. Cezalandırmak da yanında sekreter olarak çalıştığı patronuna düşermiş. Annesi ve erkek kardeşi oturmuş işkenceyi seyretmiş. Anlaşılan bi patlamış mısırları eksikmiş. Acımamış canları, çekecek cezasını. Yok öyle gezmek, tozmak. Ayrıca yok öyle, apartman önlerinde erkek arkadaşlarıyla sigara içmek de. Sonra balkondaki içki sofrasına konuşlanmış namus bekçiniz iniverir aşağıya. Sorar hesabını. Patlatır tokadı. O da kesmez 'beni dövdü' diye şikayetçi olur hap kadar kızdan, sosyopat.
EVDE BABA İŞTE PATRON... Haaa aynı abi ertesi gün işe yeni başlamış kızı sıkıştırır, gözleriyle soyuverir hatta gaza gelip 'benim olacan, olmazsan işsiz kalacan' naraları atabilir ama o ayrıııı. Abi mahallenin ahlak masası. Hangi çılgın onun bölgesinde erkeklerle sigara içecekmiş, şaşarız tabii. Helal abiye. Kadın-erkek eşit buyuruyorlar ya hani. Görüyoruz işte, topumuzu tam tabiriyle 'kekliyorlar'. Aksini iddia edene hodri meydan; erkeklerin paşa keyfine göre yaşıyoruz bu dünyada. En basitinden kız kıza dolaşmak, kafeye gidip bir kadeh içki içmek bile yasak, ayıp! Ne istediğin adamı sevmeye hakkın var, ne beğendiğin elbiseyi giymeye, rujun kırmızısından sürersen vay haline. Evde baban tartaklar, işte patronun. O da çalışma iznini koparabildiysen aile meclisinden. Akıl sağlığı yok bu adamların, deli bunlar. Her gün karşılaşıyoruz bunların mini deli halleriyle, üçüncü sayfada okuduklarımız maksileri işte. Komşuların, mahallelinin, akrabaların iki dudağı arasında kaderin. Es kaza biri senin 'yoldan çıktığını', fazla olduğunu düşünürse sopayı yiyecek, odalara kilitleneceksin. İçinde ne fırtınalar kopacak, ses edemeyeceksin. Sen de isteyeceksin özgür olmak. Her gece yatağında küçücük bir evin olduğunu, kedinin mırıl mırıl gelip kolunun altına sokulduğunu düşleyeceksin. Belki de hayallerinden öylesine kopmuş olacaksın ki, hayattan nefes almaktan başka bir şey beklemeyeceksin. Senaryoyu onlar yazacak, sen köpek gibi oynayacaksın. Annesi-babası ellerini arkadan bağladıktan sonra eve kilitleyip giden, beş yaşındaki küçük B. gibi "Ben babamı affettim" diyeceksin. Vücudundaki darp izlerine, hortumla dövülmene rağmen affedeceksin. Neden? Çünkü kimse sana sahip çıkmayacak da ondan. Bak geri vermişler beş yaşındaki B.'yi zalim annesininbabasının yanına. Elin Amerika'sında çocuğu şoför koltuğuna oturttuğunda ortalık ayağa kalkıyor da minik sırtındaki hortum izleri 'geçer nasılsa' diye hoş görülüyor bizim buralarda. Öyle bir umursamazlık, ne hali varsa görsüncülük, insan sevmezlik, vicdan sızlamazlık, toplu delilik hali yani...
|