Tren kaçarsa yandık!
Japonya'dayım. Basketbol milli takımını desteklemeye geldik. İnsan Japonya'da olunca kendini teknolojinin göbeğinde sanıyor. Neredeeee? Cep telefonları çalışmıyor. Mutlaka yeni bir telefon kiralamanız gerekiyor. İletişim yine de tam değil. Kesik kesik. Peki ya yazılar ne olacak? Turkcell Connect Mobil Modem kartı... Dünyanın her yanında çalışıyor, Japonya hariç. Yani internete bağlanabilmek için koştura koştura otele dönmek gerekiyor. Durun daha bitmedi. Japonların hızlı olan sadece trenleri. Asla pratik değiller. Örneğin THY 1 saat rötar yaptı diye bütün dünyaları karardı. Hazırladıkları program mahvoldu ve elleri ayakları birbirine dolaştş. Eyvah! Şimdi ne yapacağız? Yemek programı iptal, otele uğramadan maça gidebiliriz. Çabuk olmamız lazım çünkü bu treni kaçırdık mı maçı seyredemeyiz. Önceleri işi ciddiye aldım. Acemilik işte. Sonra anladım ki her şey Japonların mükemmeliyetçi tutumlarından kaynaklanıyor. Yemek, saatinde yenmeli. 12.03, şaka değil; üç geçe, bir geçe hayatlarının anlamı. Beklenmeyen bir olay olduğunda her şey onlar için bitiyor. Asla ikinci tren saatine bakmayı bile akıl etmiyorlar. Otobüs parkta duracak, kapının önüne gelmez, 3 kilometre yürünecek. Otobüste su yok. Niye? Hiç düşünmedik ki. Öğle yemeğinde tempura yiyeceğiz. Suşi de alsak? Olmaz mönüyü öyle yapmadık. Yarın biz yemeğe katılmasak da tren garında buluşsak? Kaybolursunuz, orası çok karışık. Karışık mı? Tabii ki hayır! Japonya Büyükelçisi anlatıyor; "Bir gün yetkilileri arayıp, üç gün içinde Türkiye'den üç bakan ve eşinin Japonya ziyareti yapacağını söyledim. Karşı tarafta birden ses kesildi. Uzunca bir aradan sonra 'Herhalde şaka ediyorsunuz' diye cevap verdi. 'Bizim için böyle programlar ancak 3 ay öncesinden saati saatine düzenlenerek yapılır." Yapılır da biz Türklere pek uymaz. Bizim her zaman bir B planımız vardır. Uçak tabii ki gecikir. Tren kaçıyorsa mutlaka ikinci alternatif araştırılır. Ben yine de Fatsalılardan ümitliyim. Yavaş yavaş Japonya'yı ele geçirmeye başlamışlar. Şaka bir yana, Japonları anlamaya çalışmak yersiz. Oldukları gibi kabul etmek daha doğru.
|