| |
Coğrafya kaderdir siyaset ise bu kaderi değiştirmektir...
Google'a girip uzaydan çekilmiş dünya görüntülerinde dolaşırken, toprakların ve denizlerin üzerinde çizili sınırların bulunmadığını da görürsünüz. Bu açıdan dünyaya bakarsanız, bazı ülkeleri ve toplumları, tarih ve coğrafyanın ortak kadere mahkum ettiğini de hissedersiniz. Örneğin Türkiye ve Yunanistan, Ege Denizi ile coğrafyaları birbirlerine kenetlenen iki toprak parçasıdır. Bu doğal kader öylesine ortaktır ki, aynı mevsimde Türkiye'de ne olursa, Yunanistan'da da aynı şeyler olur. Eğer Türkiye'de Ege ve Akdeniz kıyısındaki ormanlar yanıyorsa, Yunanistan'da da benzer orman yangınları muhtemelen yaşanmaktadır. Tıpkı bir Ege depreminin iki toprağı da vurması gibi bir durumdur bu. Dün bizde Bodrum'daki yangınlardan biri söndürülüp, diğeri başlarken, Yunanistan'da da, Halkidiki Yarımadası'nı saran alevlerden, İngiliz ve Alman turistler kurtarılmaya çalışılıyordu. Denizden tahliye edilmelerine çalışılan turistlerden bir Alman, boğularak ölmüştü. Yarımada'nın gözde yerleşim merkezleri olan Polychrono ve Hanioti'de, villalar alevler içindeydi. Kassandra'da ise sayıları 300'ü bulan itfaiyeciler, alevlere hakim olamadıklarını açıklıyorlardı. Bölgeden tahliye edilip ülkelerine geri gönderilen İngiliz turist sayısı 2000'i bulmuştu.
ÇETİN ALTAN Peki böylesine bir doğal kaderi paylaşan Türkiye ile Yunanistan'ın arasındaki fark nereden kaynaklanıyordu. Dün Çetin Altan bu farkı, kendi gazetesinde bir gün önce yayınlanan bir haberi kaynak göstererek, Milliyet'teki köşesinde şöyle vurgulamıştı: -Şimdiye dek ne bir siyasetçi, ne bir çevre ve kentçilik uzmanı Türkiye'deki itfaiye örgütünün dökümünü; Yunanistan, Fransa ve İtalya'dakilerle kıyaslamalı olarak ortaya koymuştu. Dünkü Milliyet'ten öğreniyoruz ki, "Orman yangınlarıyla mücadele için gerekli amfibik (suya inip kalkabilen) uçaklardan Türkiye' de sadece 2 tane var, onlar da kiralık. Oysa komşumuz Yunanistan' da 32, Fransa' da 28, İtalya' da 14 amfibik uçak var "mış... Bu duruma da öfkelenelim mi, yoksa omuz mu silkelim; doğrusu bendeniz bilemiyorum. Kararı sizler verin... Sevgili Çetin Altan bu durum hakkındaki kararı "Bizler" e bıraktığına göre, söylememiz gereken şeyleri seslendirebiliriz. Yunanistan'da suya inip, depolarını doldurduktan sonra havalanan uçaklardan 32 tane olmasının nedeni, bu ülkenin 1980'de AB'ye girmiş olmasıdır. Bu şekilde Yunanistan yine Türkiye ile bir savaşa karşı askeri harcamalarını sürdürmüş, buna karşı AB'den alınan ve 30 milyar doları aşan fonlarla, kentlerini, adalarını, itfaiyesini, havaalanlarını, kamu hizmetlerini yenilemiştir.
KAYIP YILLAR Ege'de denize açılıp Yunan adalarını ziyaret eden Türkler, her yıl bu adaların nasıl daha bakımlı hale geldiğini görür. Sayıları yüzleri bulan yerleşimli adalar ve yarımada arasındaki deniz ulaşımının yoğunluğu, her adadaki havaalanları hep AB'nin Yunanistan'a hediyesidir. Eskiden Yunan adaları Yunanistan'dan adeta kopuktu. AB fonları ile gerçekleştirilen yatırımlar ve iletişim, Yunanistan'ın adalarıyla ulusal birliğini de sağlamıştır. Buna karşı, sanayisi de, ticareti de, insan potansiyeli de Yunanistan'dan kat kat üstün olan Türkiye, kaynaklarını bir ölçüde altyapısına ve önemli ölçüde de savunmasına ve güvenliğine harcamıştır. Bakın ancak şimdi "Ege Ordusu" nun kaldırılması konuşuluyor. Eğer Türkiye 1970'li yıllarını kısır çekişmeler ve ideolojik tekerlemeler arasında ziyan etmeseydi, Kıbrıs kalıcı bir çözüme bağlansaydı ve Yunanistan'la aynı zamanda Avrupa Birliği'ne girilebilseydi, Türkiye'nin de şimdi 50 tane amfibik uçağı olurdu. Güneydoğu da, Yunan adaları gibi gelişme fonlarına kavuşurdu. Ama yine de yaz mevsiminde kızışan ormanlar yanar ve herkes hem "Bunlar sabotaj mı" diye sorar, hem de kamuoyu yetkilileri "Neden önlem almadınız" diye suçlardı. Şu anda Yunanistan'da da bunlar oluyor.
|