| |
|
|
Güzin Abla'ya mektuplar gibi..
Gençlerden yığınla mektup geliyor, çoğu özel yanıt isteyen.. Çoğu da ayni.. Bir aşk yaşamışlar.. Bitmiş.. Genelde.. Terkedilmişler.. Ölmüşler.. Mahvolmuşlar.. Benden sihirli formüller bekliyorlar.. Sihirbaz dokunuşu.. Sopamı omuzlarına değdireceğim.. Pırrrr.. Terk eden sevgili gelip omuzlarına konacak hemen.. Yahu dostlar!.. Kelin merhemi olsa kendi başına sürer.. Böyle bir formülü bilsem, kendime uygulardım, hayatım boyu terk edilen biri olarak.. O zaman da böyle yalnız girmezdim her gece yatağıma.. "Sen de yalnızsan.." diyen yığınla mektup geldi geçen hafta.. Doğru.. Bana çok renkler bağışlayan yaşama nankörlük etmemem gerek.. Ama siz de bilin ki dostlar, yalnızlıkların en kötüsü kalabalık içindeki yalnızlıktır. 15 milyonluk İstanbul'da yalnız olmak, ıssız adada yalnız olmaktan bin beterdir. Gün boyu, hatta gece boyu etrafınız cıvıl cıvıldır dostlarla.. Vaktin nasıl geçtiğini anlamazsınız.. Sonra herkes çekilir birer ikişer sizi yalnızlığınızla baş başa bırakarak.. Her gün öylesi bir çoğuldan, böylesi bir tekile inmek her gece kolay mı sanırsınız?.. Haa.. Yalnızım ama umutsuz değilim.. Beni ayakta dimdik tutan da bu.. Bir yerlerde beni bekleyen bir başkası var ve onu bulacağım ergeç!. Anlatmak istediğim şey bu, gençlere.. Bitti demek.. Biri bırakıp gitti demek, hayatın sonu demek değil.. Bir başka yerde, bir başkası mutlak vardır ve sizi bekliyordur.. İlk gençliğimde aynen sizler gibiydim. Biri gitti mi, hayat bitti sanırdım benim için.. Her şey oydu çünkü.. Sonra yaşadıkça gördüm ki, başkaları hep var.. Hep oluyor.. Yeter ki siz saplanıp, takılıp kalmayın.. Etrafa alıcı gözlerle bakmaya devam edin.. Geçen hafta size Hande Altaylı'nın kitabından söz ederken alıntılar da yapmıştım.. Harika analizleri, anlatımları vardı Hande'nin.. Birisi de tam bu sorunun yanıtıydı işte.. Birbirine aşık iki insanı, azgın bir nehrin kenarında duran iki kişi diye anlatıyordu Hande, Aşka Şeytan Karışır adlı romanında.. Korkular, kompleksler, beklentiler, egolar, şüpheler ve kaygılar nehriydi onları ayıran. "Güçlü akıntıların etkisiyle zaman zaman kabaran ve bulanıklaşan bu hırçın suyun öteki yanındaki sevdiğinize ulaşmak için tek şansınız vardı. Sadece onun aşkına güvendiğinizde var olan bir asma köprü." İki aşığın birbirlerine olan inançları zayıfladıkça köprü de zayıflar, ama güç bela da olsa geçmenize izin verirdi. "Ama bazen öyle anlar gelirdi ki sevildiğinize dair tüm inancınızı yitirirdiniz. İşte böyle zamanlarda kabaran dalgalar biricik köprünüzü yıkardı." O zaman öte yandaki sevgiliye bakıp ona tekrar kavuşmanın yollarını arama başlardı. "Böyle zamanlarda bazıları çare kalmadığını görüp nehrin kenarından uzaklaşırlar, bazıları kendilerini azgın sulara atıp karşıya yüzerek ulaşmayı denerlerdi. Ama sevildiğinizi bilmeden ve sadakatten emin olmadan girilen bu nehirdeki akıntılar böyle bir yolculuğa izin vermedi. Ya egonuz, ya beklentileriniz sizi boğardı, ya da şüpheleriniz ve korkularınız.. Yine de yüzmeye çalışanlardan bazıları hiç vazgeçmezler ve ömürlerini aslında bataklık olan o karanlık sularda çırpınarak geçirirlerdi." Niye çırpınırdı insanlar?.. Niye çırpınıyordu, bana yazıp yardım isteyen gençler.. "Çünkü akıllarına yakınlarda bir başka aşk, bir başka nehir daha olabileceği gelmezdi." Oysa işte tüm deneyimlerimle söylüyorum.. Bir başka yerde bir başka aşk, bir başka nehir hep var.. Bekliyor.. Yeter ki bakın.. Yeter ki görün.. İnsan sevgili bitince değil umut bitince, biter!..
|