| |
|
|
Soy sop araştırmaları
Yeni Şafak gazetesinin kitap ilavesi son sayısında aile geçmişlerini inceleyen kitapları tartışmaya açmış. Başlık: "Soy sop kitapları 'sınır' tanımıyor." Başlık böyle diyor ama ilavedeki asıl konu Soner Yalçın, Yalçın Küçük ve Mehmet Şevket Eygi gibi yazarların ' Sabeytaycılara' dönük çalışmaları... Özellikle de Soner Yalçın'ın son kitabı 'Efendi 2: Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı' eleştiriliyor.
Önce, bundan 15 gün kadar önce okuyup bitirdiğim 'Efendi 2' hakkındaki görüşümü belirteyim: 'Efendi 2' bütünlüklü bir kitap olmamış. Yapısı gayet sorunlu: Sanki Soner Yalçın'ın konuya ilişkin tuttuğu notlar art arda dizilmiş... Yüzlerce ismin, belli bir düzen içinde bir araya getirilmemesi kafa karışıklığına yol açıyor. Kitapta Osmanlı-Türkiye tarihine ilişkin son derece önemli sorular ortaya atılıyor. Ancak bunların çoğuna ya cevap verilmiyor ya da cevap gayet eksik kalıyor. Meraklandırıyor ama bu duyguyu tatmin etmiyor.
Başka sorunlar da var kitapla ilgili. Mesela internetteki bazı sitelerden 'kopyala-yapıştır' yöntemiyle 'çalıntıya varacak düzeyde alıntı' yapıldığı öne sürülüyor. Örnekler veriliyor. Özetle 'Efendi 2'; tutarlılık, özen, sarihlik açısından beni tatmin etmedi. Kitabın son sayfasını da okuduktan sonra, "Keşke Soner Yalçın kitabı yeniden yazsa" diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Bu arada bir noktanın altını çizmek gerekiyor: İslamcı kesim Sabetaycılar hakkında yıllar boyu sürüyle laf üretti. Tabii asıl amaçları Yahudilikten Müslümanlığa dönen ama ortaya içi-dışı bir olmayan bir inanç sistemi atan Sabetay Sevi'nin izinde gidenleri kötülemekti. Ama Yalçın Küçük ve Soner Yalçın'ın kitapları işin rengini birden değiştirdi. Çünkü onlar dindar, hatta İslamcı kesimde de Yahudi kökenli insanların olduğunu gösteriyorlardı. Bu iddialar, İslamcı kesimi çok rahatsız etti. Sabetaycılarla ilgili her türlü bilgi kırıntısının üstüne iştahla atlayanlar, bir anda yön değiştirdiler. Çünkü işin ucu kendilerine dokunur olmuştu. Küçük ve Yalçın'ın neleri doğru yazdıklarını değil, neleri yanlış yazdıklarını ortaya koymaya başladılar. (Tabii sadece İslamcılar değil, diğer kesimlerden de benzeri bir tepki geldi.) Değerlendirmelerinde ' cadı avı', ' bunun adı müstehcenliktir', ' dedikodudan ibaret', ' bir kesim töhmet altında bırakılıyor', ' ırkçılık yapılıyor' gibi nitelemeleri kullandılar. Halbuki üç beş yıl öncesine dek benzeri kitap ve makaleleri 'büyük sır perdesi aralanıyor' filan diye sunuyorlardı.
Bu konuda benim tavrım şöyle: Soy sop araştırmaları Türkiye'de yetersizdir. Aileye ve aşirete ülkemizde fevkalade önem verildiğini... Ailevi ve aşiretsel bağların; siyasette, ekonomide, kültürde ciddi roller oynadığını bilmemize rağmen, bu mekanizmaların nasıl işlediğini doğru dürüst araştırmıyoruz. İcabında " Bilmem ne bakanı kayınçosuna avanta sağlıyor " diye gayet güzel yaygara koparıyoruz da (ki koparmalıyız)... İş bilimsel, rasyonel, ciddi, serin kanlı araştırmaya gelince yan çiziyoruz. Tabii bu tip araştırmaların amacı spekülasyona yol açmak, birilerini töhmet altında bırakmak olmamalı. ' İma' ederek, ' olsa olsa' diye akıl yürüterek kitap yazılmaz. Yazılmamalı. Hele hele kişinin dünya görüşünü ya da tercihlerini soyuna bakarak anlamaya kalkışmak son derece yanlış olur. Onun ırkçılıktan farkı yoktur.
|