| |
|
|
Futbolun temizliği valilerin ellerinde..
Maç bitmiş.. Beşiktaş kazanmış. Kupayı almış.. Tribünleri terk edip sokağa çıkıyor, maçı izleyen insanların arasına karışıyorum. Manzara şu.. İki yanımda üzeri Beşiktaş formalı iki fanatik taraftar.. Bana sarılmışlar.. Üçümüzün fotoğrafını çekenin üzerinde Galatasaray forması var.. İstanbul'da rüyamda görsem hayra yormayacağım bir manzara bu.. İçerde durum farklı değil.. Bizi davet eden İddaa'nın locasına girdik.. En öne oturdum.. Ünal "Ağbi arkaya gelsen" der gibi oldu. Aldırmadım. Az sonra Ünal'ın uyarı sebebini anladım. Tam iki metre üstümüz tribün. Biz bu tribüne açığız.. Yani yukarda oturanlar, tükürseler boğarlar bizi ve yukarısı Beşiktaş tribünü.. El sallayanlar.. Alkışlayanlar.. Fotoğrafımı çekenler.. Sevgilerini haykıranlar.. Beni hayatım boyu Galatasaray tribünleri böyle bağrına basmadı. Linç etmeye bile kalktıklarını hatırlarım, hem de kaç defa.. Maç bitti.. Tribünler önünde tel örgü yok.. Polis yok.. Stad görevlisi siviller var, ama elleri ve üstleri boş.. Silah yok.. Cop yok.. Hiçbir şey yok. Sadece onlar.. Ve sahaya tek kişi girmedi. Madalya ve kupa törenini başından sonuna rahatça izledik. Binlerce kişi izledi.. Özet.. Avrupa'daki insanım Avrupa Birliği'ne girmiş.. Uygar.. Sevecen.. Gerçek sporsever..
İçerde bir tek ayıp vardı.. İğrençlik.. Pislik.. Rezillik.. Alçaklık.. "Deve dikeni, Fener bilmemkimi.." diye bir bez pankart.. Hem de bu rezil lafı adı sanı ile çocukların ve genç kızların olduğu stada asma ayıbı, Avrupa'daki Türklerin değildi.. Buradan gitmişti o pankart.. Kendi pisliğimizi Avrupa'ya da taşımıştık.
Avrupa niye öyle, Türkiye niye böyle.. İnsan ayni insanken.. Bunun sebebi amigolar ve çeteleri.. Avrupa'da amigo yok.. Bizde var.. Tek işleri olmadığı halde, BMW ve Mercedes'ten aşağısına araba demeyen adamlar, servetlerine servet katmanın yolunun, devamlı bir tribün gerginliği yaratmaktan geçtiğini biliyorlar.. Aslında hepsi yakın, hatta kenetlenmiş kader arkadaşları.. Dost.. Onları besleyenler de bizzat kulüp yönetimleri, ya da yöneticileri.. Bunlar seçim kazanmak, etkili olmak için her yıl birer küçük serveti kulüplerine değil, bu çetelere dağıtıyorlar.. İşin acı yanı.. Bu çete besleyicileri, maçta, kent valisinin hemen yanında oturuyor, onunla sarmaş dolaş, samimi maç izliyorlar. O zaman polisin ciddi mücadele imkanı kalmıyor. Türkiye'de tribünleri temizleyecek tek güç valilerdir. Onlar ciddi ciddi ister ve uğraşırlarsa, her şeyi bıçak gibi keser atarlar. Çünkü benim bildiklerimi onlar da biliyorlar. Suçun finans kaynağının maçta hemen yanlarında oturduğunun farkındalar. Ama mücadele etmiyorlar. Edermiş gibi yapıyorlar ve göz yumuyorlar.. O zaman şiddeti durdurmak mümkün olmuyor.. Tavırlarına bakın. Sanırsınız ki onlar, şiddetin, terörün, holigan çetelerinin ve amigoların valisi.. Halkın ve temiz sporseverin değil.. İstanbul Valisi Sevgili Muammer Güler sakın bana "Hiçbir şeyden haberim yok" demesin.. Her şeyin farkında.. O zaman bu yıl savaşmalı.. Lig başlamadan yöneticileri toplayıp "Bu yıl kimsenin ama kimsenin gözünün yaşına bakmam.. Siz bu çeteleri beslemeyeceksiniz, ben de onları tribünde yaşatmayacağım" demeli.. Elinde yeterli yasal güç var.. Yasa ise yasa.. Yönetmelikse yönetmelik.. Polisse polis.. Bu yıl tribünlerde pislikler görürsek.. Bu yıl, disiplinin simgesi merdivenleri açık tribünler dahil boş göremezsek, bu yıl küfürler stadlardan ekranlara milyonlara taşınırsa, bilin ki sorumlu İstanbul Valisidir. Ya biliyor göz yumuyor.. Ya beceremiyor.. Sevgili Dostum Muammer Güler'e samimi başarı dileklerimle.. Hoş geldin yeni sezon!..
|