| |
"Ben olsaydımcılar" da akıllanır mı?
Küçük topluluklarda çeşitli sorunlar tartışılırken lafa "Ben onun yerinde olsaydım" diye başlayan bir cümleyle giren ve asıp kesmeyi tek çözüm olarak sunan görüş sahiplerine sizler de mutlaka rastlamışsınızdır. Bu sorunların ille de ulusal ya da uluslararası düzeyde olması gerekmez. "Ben olsaydım" cümlesini kuran kişi, kocasının sözünü dinlemeyen kadını dövüp eve kapatır, trafik kuralına aldırmayan sürücüyü Sirkeci'de sallandırır, kentteki ruhsatsız yapıları yıkıp oturanları kırsal kesime geri gönderir. Tartışılan konular ulusal ya da uluslararası alanlara gelince, "Ben olsaydımcılar" asıp kesmelerini tırmandırır. Örneğin ABD'ye rest çekmek, AB ile ipleri kopartmak, Kıbrıs'ın tümünü almak, İMF'yi reddetmek, sadece birkaç çözüm önerisidir. İkinci Dünya Savaşı sırasında, radyodan cephelerdeki gelişmeleri dinleyip kendilerini Alman veya İngiliz generallerinin yerine koyan ve "Ben olsaydım" diyerek stratejiler ve taktikler önerenlere, halk arasında "Bitli Churchill" denilirdi. Bu söylem " Çarıklı erkanıharp" in güncelleştirilmiş biçimiydi. Daha sonraları bu tür yaklaşımlar mizah edebiyatına da konu oldu. Bu tür yaklaşımları alaya alan bir hikaye, 1950'lerde çok anlatılırdı.
YA KAZANIRSAK Buna göre bir ülkenin hazinesindeki para tükenip döviz sıkıntısı da başlayınca, bakanlar kurulu'nda "Bu sorunu nasıl çözeceğiz" tartışması açılmış. Bakanlardan biri şunu önermiş: - Kalan bütün dövizimizle çok uzun menzilli bir uçak alalım. Buna bir bomba koyalım. Uçak bombayı New York'a atsın. ABD bize savaş ilan etsin. Böyle bir savaşta nasıl olsa yeniliriz. ABD savaşta yendiği Almanya ve Japonya'da olduğu gibi, bize de ekonomimizi kalkındıracak yatırımlar yapar, para akıtır. Böylece sorunlarımız çözülmüş olur . Bu öneriyi dinleyen başbakan yüzünü buruşturup, itiraz etmiş ve önerinin sahibi olan bakanı azarlamış: - Ya ABD ile yapacağımız savaşı biz kazanırsak ne olacak? Bu " Ben olsaydımcılar" ne yazık ki bazı ülkelerde iktidar da olabiliyor. Toplumsal ve global şartları yok sayıp, hayal dünyalarını önce kendi ülkelerine, sonra da bölgelerine uygulamaya çalışıyorlar. Bazıları bunlara "Toplum mühendisi", bazıları da sadece "Çılgın despot" diyor. Hitler'i, Miloşeviç'i, Saddam'ı bunlara örnek olarak verebiliriz yakın tarihten. Genel kural, Rostand'ın formülasyonundaki "Taç giyen baş akıllanır" doğrultusundadır siyasette. Yani "İktidar ", bütün "Ben olsaydımcılar"ı aklıllandırır ve gerçekleri kabul ettirir. Ama tabii ki iktidar olup da akıllanmayan ve hem ülkelerinin, hem de dünyanın başını belaya sokan çılgınlar var olmuştur, olacaktır.
AKIL SAĞLIĞI Bir toplumun genel akıl sağlığı ise, "Ben olsaydımcılar "ın siyaset ve düşünce hayatının "Uçuklar" ı olarak kalabilmeleri ölçüsünde belirlenir. Türkiye'de demokrasinin bölgemizin koşulları dışındaki bir sağlığa sahip olması da, herhalde Türk toplumunun akıl sağlığından kaynaklanmaktadır. Bakın işte yakın örneklere. Ben olsaydımcıların sesleri Kuzey Irak'a müdahale tartışmaları sırasında da yükseldi ve bunlar "İsrail yapıyor, biz niye yapmıyoruz" savı ile seslerini yükseltmeyi denediler. Ama şimdi görülüyor ki, "İsrail'in yaptığı "nı yapmak ne insani, ne de hukuki açıdan hiç de özenilecek bir şey değildir. Genelkurmay Başkanı atanmasına dayanan günlerde de " Ben olsaydımcılar" ne tür kampanyalar açıp, iktidara neler önermediler ki. Ama "İktidarın aklı" bu olayı bir sorun haline getirmeden çözüme kavuşturdu. Bundan sonra da herhalde yine ben olsaydımcılar çıkıp, Org. Büyükanıt'a kimbilir neler önereceklerdir. Ama onların da "Uçuklar" olarak algılanmaları kaçınılmazdır. Çünkü, Org Büyükanıt'ın önünde Org. Hilmi Özkök örneği vardır. Yani ordu içinde disiplini koruyup, sivil toplumun demokratik yaşamına saygılı olmak, "Başarılı Genelkurmay Başkanı" olmanın temel kriteridir artık. Bunu herkese Org. Hilmi Özkök göstermiş ve öğretmiştir.
|