|
|
Sinema bileti mazi oldu
İfil ifil gezelim, sokakta yemek yiyelim, dergi-kitap alıverelim, e hadi Kanyon'a gidip cumartesi akşamını şenlendirelim. Levent'in arka sokaklarında dönüp dolaşma faslından sonra çok şükür Kanyon'a vardık. Kapıdaki güvenlik görevlileri nasıl ciddi nasıl ciddi, sanırsınız alışveriş merkezine değil NASA'ya geldik yani. Önce yemek yiyelim. Şu Japon eriştesi yapan Wagamama baştan pas. Neden? Denedik, sevmedik de ondan. Hem bakıyorum kapısından yürüyen merdivenlere dek uzanan kuyruklar da bitmiş mi ne? Masa bulmak için yarım saat dikilen müşteriler nerde? Şeytan aldı götürdü mü acaba? Başka ne mama var? Sushico, Konyalı, McDonald's falan filan. Aaa! Gözlerime inanamıyorum! Açmaz açmaz dediniz açmış işte. Kanyon'un sineması, Mars sinemaları açılmış... (Hani G-Mall'dakinden) Hemen koşup içeri dalıyorum. Püfür püfür klima, üstünde mor renkte filmler ve seanslar yazan panolar dört bir yanda. Camsız gişeler solda.
DOKUZ SALON VAR "Ay gişeci insan, ne zaman açtınız ne zaman?" İki hafta olmuş. Yemekten sonra bir filme girelim, salonları deneyelim istiyorum. Bakalım bu kış rüzgardan uçacak mıyız, uçmayacak mıyız belli olmayan Kanyon'un, sinemalarına dadanacak mıyız? Vizyon'da 'Superman' vaaaar, 'Karayip Korsanları' vaar, varoğlu var. Benimki tutturdu 'Angela'ya gidelim diye. "N'olur yapma, siyah-beyaz filmle cumartesi gecesi ateşime turp suyu sıkma. Hem sinema yazarımız Atilla Dorsay da filme çocuksu demiş, beğenmemiş" diyorum; dinletemiyorum. Num Num'da salata otlamanın ardından hedefimiz 'Angel-a.' Bir kere fuaye alanı çok geniş ve sinema bölümü iki katlı. Dokuz tane salon var. Bizimki altıncı salon olduğundan yürüyen merdivenlerle yukarı çıkıyoruz. Salonu kontrol etmek için "Tatlım biletler nerede?" diye soruyorum, bana bir kağıt uzatıyor. Hayatım o bilet değil, fiş! Hoppa, fiş miş değil, resmen biletmiş. İster bir kişi gidin, ister on bildiğiniz alışveriş fişi misali, bir kağıtta toplanıyor hepinizin bileti. Salon kapısındaki ekrana barkot okutuluyor, içeri giriliyor.
'ANGEL-A' HARİKA! Teknolojiymiş! Şimdi sevgilisiyle ilk sinema biletlerini 'bir sana bir bana' usulü bölüp, saklayan gönüller ne edecek? Ayrılığın ardından sinema biletine bakıp bakıp kim iç çekecek? Kim bilet biriktirecek? Neyse, bir sinema seyircisi olarak fikrimi sorarsanız; (Sorun, sorun) salon güzel, perde kocaman, koltuklar tahminimce ergonomik cinsinden, fuaye alanındaki kırmızı koltuklar pek rahat, tuvaletler çok şık. Biz Kanyon sinemasına bayıldık. Filme gelince; Atilla Dorsay çok çocukça bulsa da gözümü kırpmadan izlediğimi, 1,80'lik insan mı yaratık mı belli olmayan fıstık Rie Rasmussen'in masum yüzüne hayran olduğumu. Erkek kahraman Jamel Debbouze'nin zeytin gözlerine vurulduğumu. Gelmiş geçmiş tüm melekli filmler içinde en çok 'Angel-a'yı tuttuğumu, her sahnesini ayrı ayrı sevdiğimi çiziktirmek isterim. Ben de sizin gözünüzde çocuk mu sayılırım Atilla Abi, orasını bilmiyorum tabii.
|