"Yedek ordunuz değiliz..."
Roma'da önceki gün gerçekleşen Uluslararası Lübnan Konferansı'nın Ankara'daki değerlendirmesini özetlemek gerekirse: -ABD'nin desteği sonucu Orta Doğu ile ilgili bir uluslararası konferansta masada yer almış olmaktan mutlu... -Çıkan sonuçtan ise hoşnut değil... -Sürecin nasıl sonuçlanacağı konusunda kaygılı... -Sadece "ateşkes çağrısının" başına, "acil" ifadesinin konulup konulmaması için 14 Dışişleri Bakanı'nın 1,5 saat tartıştığı Konferans, bir kez daha tekrarlansa, yine sonuç getirmeyeceğinden de emin... -Lübnan'da vekaleten başlayan savaşta akan kanın bölgeyi kapsamasından korkuyor. -Taraf ülkelerin katılmadığı, katılımcı ülkelerin de farklı beklentilerle geldiği Konferans'tan da zaten farklı sonuç çıkmasını beklemiyor...
Tesis mi, temin mi? Bu değerlendirme içinde Türkiye, İsrailLübnan sınırına barış gücü gönderir mi? Konferansa katılan Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün de söylediği gibi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden nasıl bir karar çıkacağını görmeden, kendini bağlamak istemiyor. Güvenlik Konseyi'nden karar çıkmış olsa bile, o tarihte bölgenin içine düştüğü durumu da görme kararlılığında. O nedenle Barış Gücü'ne katkı vereceğini bugünden açıklama niyetinde değil. Bunun da iki nedeni var: -Oluşturulacak uluslararası güç "barışı tesis" amacıyla mı bölgeye gidecek? -Yoksa "barışı temin" amacıyla mı? Eğer "barışı tesis" amacıyla gidecekse, "İsrail ve Hizbullah güçleri arasındaki çatışmaya da gerektiğinde giren" görev üstlenecek... "Barışı temin" amacıyla gitmesi halinde ise görevi, zaten yaratılmış olan ateşkesi veya barışı korumakla sınırlı olacak.
Teşne değil Bu nedenle Ankara'da hükümet, İsrail ve ABD basınında yer alan haberlerin yansıttığı gibi, "hemen görev almaya teşne" görünmüyor... Mısır ile birlikte Türkiye'nin barış gücünü oluşturacağı yönündeki haberlere ve dile getirilen çağrılara Ankara'daki tepki aynen şöyle: "Türkiye onların yedek ordusu mu ki, istediler diye hemen kalkıp gideceğiz...Bizim kimseye taahhüdümüz yok...Duruma bakarız; katılırız veya içinde olmadığımız barış gücünün limanlarımızdan Lübnan'a sevkıyatına lojistik destek sağlarız..." Hükümette "1 Mart Tezkeresi" dönemine benzer hava hakim... İleriye dönük yapılan yorumlar ise kaygı dolu: "Lübnan'da vekaleten devam eden savaşta akan kan bölgeye yayılır ve Irak gibi içinden çıkılmaz hal alır..."
Irak'taki durum İstanbul'da dün yapılan "Irak'ın yeniden imarı" ile ilgili toplantıda da dile getirildiği gibi Ankara, Irak'ta da durumun iyiye gitmeyeceği inancında... Bu nedenle Ankara'da hükümet, baştan beri koruduğu bölgedeki her ülkeye (Irak, Suriye, İran, İsrail) ve taraflara yakın duran pozisyonunu korumakta kararlı... ABD ve Irak yönetiminin Kuzey Irak'taki PKK terör örgütüne karşı alacağı tedbirlere ilişkin beklenti ise sürüyor. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dile getirdiği gibi, hükümette NATO'nun Kuzey Irak'ta teröre karşı görev almasına dönük beklentisi de yok. Nitekim, dış politikadaki etkin isim Başbakan Erdoğan'ın bu sözleri NATO'nun Afganistan'daki bir komutanının "Türkiye Kuzey Irak'a girmemeli" yönündeki sözlerine yanıt olarak verdiğini anımsattı. Başbakan'ın da bu yönde bir beklenti içinde olmadığını kayda geçirip ekledi: "İsteğimiz ABD'nin ve Irak yönetiminin bir an önce PKK'ya karşı tavrını koyması. Yoksa NATO beklentimiz yok..." Lübnan Konferansı sonrası Ankara'nın yorumu ve ileriye dönük beklentileri böyle...
|