Size hiç teşekkür ettim mi?
Hafta sonu boyunca sizden yağan SMS'leri okudukça çok sevindim, şımardım hatta zaman zaman bir yerlerim tavana değdi. Sonra bugüne kadar size hiç teşekkür etmediğimi fark ettim. Aslında böyle "beni sizler var ettiniz, siz olmasanız ben ne yer ne içerdim" edebiyatından hiç haz etmiyorum. Ama son 1.5 yıldır hayatımı tamamen değiştirdiniz. Geçen yılın ilk haftası, Mehmet Barlas üstadımızın desteği ile başladığım X-Large köşesi benim bile ummadığım bir kaplama alanı yarattı kendine. Ben burada kendi kendime takılırım, bir süre sonra da köşe hakkın rahmetine kavuşur diyordum, ama öyle olmadı. İlk yazımın adı İtiraflar idi. Yazdıkça aslında kendimle barışık olmadığımı, şişman olmak ile ilgili ne kadar çok kompleksim olduğunu ve en tuhafı olduğumu düşündüğüm insan olmadığımı fark ettim. Fark yaratmaya çalışırken, kendi farklılıklarımı nasıl da görmezden geldiğimi anladım. Bunların üzerine gidip, sonunda bu gördüğünüz aklının dibini göstermekten çekinmeyen tuhaf (itiraf ediyorum bazen yaptıklarıma ben bile şaşırıyorum. Mesela geçen yıl Tülin Şahin ile su balesi yaparken çektirdiğim fotoğraflara hala bakamam. Aklımdan ne geçiyordu onları yaparken bilmiyorum!) insana dönüştüm. 16 yaşımda üniversite için geldiğim İstanbul'da pek rahat bir hayatım olmadı. Çok koşturdum, çok yoruldum ama hep çok eğlendim. Şimdi hayatım 1.5 yıl önce başlayan bu X-Large macerası ile yeniden şekilleniyor. Birkaç haftaya kadar bir televizyon programı bile yapmaya başlıyorum. Ancak hayatımda hep "siz" varsınız. Gün boyu sürekli aklımdan "siz"le konuşuyorum. Acaba bunu yazarsam güler misiniz, kızar mısınız, rahatsız olur musunuz yoksa benden nefret eder misiniz? Çünkü görünüşte haftada 2 keze X Large Rahşan oluyorum, ama 7/24 aklımdan sizinle konuşup yazı yazıyorum. Sonra bir yerlerde karşılaşıyoruz bazılarınızla. Önce utanmış gibi davranıyorum (ama aslında çok keyif alıyorum oralarda, yaptıklarımdan hoşlanan birilerinin olmasından) sonra daha da cesaretleniyorum. Hele geçen perşembe yazımdan sonra sürekli gelen SMS'ler neşemi iyice arttırdı. Ve size hiç teşekkür etmediğimi fark ettim. Benim böyle öküz taraflarım vardır. Hepinize tek tek teşekkür ederim... Orada olduğunuz ve varlığınızı hissettirmekten çekinmediğiniz için.
AA, SİZ X-LARGE RAHŞAN Pazar günü Maşukiye'ye toprak kapta köfte, kaşarlı mantar ve mıhlama yemeye gittim arkadaşlarımla. Ancak nedense İzmit Otoyolu'na çıkınca birdenbire midem bozuldu, boşaltım sistemlerimin kapağı düştü. Bir yandan otomobili kullanıyorum, bir yandan da kıvranıyorum. Mübarek benzincileri de otoyolda öyle bir arayla yapmışlar ki. Otoyol zaten çorak bir arazide. Yoksa otomobili yol kenarına bırakıp kendimi dağlık araziye, bulduğum bir mezraya atıvereceğim. Zar zor Türkpetrol'e ulaştım. Ancak şansımdan kadınlar tuvaleti bakımda. Ve tam 20 kadın, tek bir tuvaletin önünde kuyruk halinde. Ellerinde de bir sürü çoluk çocuk... Ben zaten iki büklüm olmuşum ve birkaç saniye sonra artık tuvalete filan girmeme gerek kalmayabilir. O andan sonra otoyol üzerinde bir duş aramak zorunda kalabilirim. Yani bir insanın kendini çok bitik ve aşağılık hissettiği bir an. Son bir can havliyle kalabalığa doğru seslendim: Ablalarım, teyzelerim, çok fenayım, sanırım ölüyorum, izin verseniz öne geçebilir miyim? Kalabalıktan önce bir vah vah sesleri yükseldi. Tam o anda bir kadın gözleri parlayarak: "Rahşan hanım, siz X- Large olan bayansınız değil mi? Yazılarınızı severek okuyorum!" demesin mi... İşte o an benim bittiğim andı...
|