|
|
Yaşasın! Gazozuna maçlar bitiyor...
Her yaz aynı görüntü. Takımını özleyen, futbola susayan taraftar, hazırlık maçlarını izlemek için ekranın karşısına geçer ve eziyet çeker. Bir kere, ciddiye alınmayan maç asla zamanında başlamaz. Spiker, boşluğu doldurmak için zırvalar durur. Teknik direktörler (Yoksa vantilatör mü desek?) dakika başına iki oyuncu değişikliği yapar. Neredeyse malzemeciyi bile sol bekte dener. Genellikle dördüncü hakem olmadığı için oyuncu değişiklikleri aksar. Kaç uzatma dakikası oynandığı bilinmez. Hakem bazen sahaya girenler yüzünden maçı erken bitirir. (Valencia-Fenerbahçe maçı bu yüzden 5 dakika önce bitti.) Yeterli teknik donanım olmadığı için çekimler bir felakettir. Bazen golleri bile canlı izleyemezsiniz. Maçlar genellikle kasaba statlarında ya da otellerin antrenman sahalarında oynandığı için top ormana ya da gölete kaçar. Siz de futbolcularla birlikte yedek topun gelmesini beklersiniz. Maç biter, futbolcularla sahaya doluşan taraftar arasında bir forma kapma meydan muharebesi başlar. Futbolculara bir şey olacak diye insanın aklı çıkar. Hele Kanal D'nin yayınladığı Valencia-Fenerbahçe maçı tam bir felaketti. Takımlardan biri siyah, diğeri lacivert giymişti. Maçı siyah-beyaz televizyonlardan izlemek zorunda kalanlar -ki Doğu'da hâlâ pek çok aile bu televizyonları kullanıyor- ne yaptı bilmiyorum. Neyse ki, gazozuna maçların sonuna gelindi. Lig tatili biraz daha uzasaydı, futboldan soğuyacaktım.
|