| |
|
|
Cem Lokantası
"Cem Lokantası" 2 milyon 800 bin nüfuslu başkent Urumçi'nin "en pahalı Uygur lokantası." Cem "toplanma yeri" demek. Kapıda bizi "yerel giysili, eli kılıçlı bir adam" karşıladı: - Selamünaleyküm.
Lokantaya girdik bir görevli elimizi yıkamamız için "ibrik" tuttu. Diğeri de kurulamamız için "havlu." Masaya oturmamızla birlikte önümüze "sıcak limonlu su" konuldu. Ardından "han aşı çorbası." Diğer adı "sultan çorbası." Sonra "göş" getirildi. (Et.) Tabii "nan" da. (Ekmek.) Ardından "göşnan" servisi başladı. (Etli ekmek.)
Eskişehir'in meşhur "çiğ böreği" var ya... Hani bildiğimiz "puf böreği." Uygurlar'ın "göşnan" dedikleri etli ekmek, bizim puf böreğinin "biraz kalın ve daha eti bol olanı." "Damak tadı" tıpatıp aynı. Tabii "servis" devam etti. Sebzeli, etli makarna... Şiş kebap...
"Fiyat konusunda" ayrıntı verelim. Başka bir lokantada "5 Yuan'a" karnınızı doyurabilirsiniz. (1 milyonun altına.) Cem Lokantası'nda ise yemek "20 Yuan." Yani 2.5 dolar... Çok pahalı (!)
Lokantada bir "sahne" var. Sahneye "7 kişilik saz ekibi" geldi. Başladılar çalmaya. Sonra "yerel giysiler içinde" 3 kız göründü. Hem oynadılar, hem de müşterileri oynamaya davet ettiler. Müzik "bizim müziği andırıyor." Oyunları "bizim oyunları."
Derken sahnedeki koro ünlü "Manas Destanı'nı" okumaya başladı. Bu sırada garson kız "başka bir şey isteyip, istemediğimizi sormak için" yanımıza yaklaştı. İngilizce olarak "adını" sorduk. Türkçe yanıt verdi: - İsmimi öğrenmek istersin ha?.. Özgül.
Yemeğin üstüne "ballı çayı" içtik. Ve lokantadan çıktık. Ayrılırken garsonlar arkamızdan seslendiler: - Allah'a emanet. (Güle, güle.)
Türkiye'den Çin'e giden heyetleri pek "Uygur Özerk Bölgesi'ne" götürmezler. "Burası" oldukça "kapalı kutudur." Kemal Baytaş ile Köksal Toptan "programda Uygur Özerk Bölgesi'nin olmasını çok istemişlerdi." Lokantadan çıkınca ikisi de bize sordu: - Nasıl?.. Geldiğimiz iyi olmadı mı? İkisine de teşekkür ettik: - Rahmet.
|