|
|
|
|
|
|
Horluyor diye sakın yatağınızı ayırmayın!
Basit bir uyku sorunu olarak görülen ve çoğu zaman ihmal edilen horlama, cinsel hayata darbe vuruyor. Çiftlerin horlama nedeniyle yataklarını ayırması; cinsel isteksizliğe, erkeklerde ise iktidarsızlığa bile neden olabiliyor
Boşanma nedenleri arasında son zamanlarda oranı giderek artan horlama; pek çok çiftin kabus dolu geceler yaşamasına yol açıyor. Bosphorus İnternational Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Fuat Güder, horlamanın en büyük darbeyi çiftlerin cinsel hayatına indirdiğini söylüyor. "Horlayan ve uyku apnesi olan hastalarda cinsel istekte ve fonksiyonda azalmalar oluşuyor" diyen Güder, şöyle devam ediyor: "Horlama ve uykuda nefes durması olan uyku apnesi testesteron seviyesini düşürüp, cinsel istekte yüzde 25 azalmaya neden oluyor. Yapılan araştırmalarda, horlama sorunu yaşayanların yüzde 25'inin nadiren cinsel ilişkiye girdikleri belirlendi. Bu nedenle horlamanın oluşturduğu gürültü ve cinsel isteklerdeki azalma, evliliklerde boşanmalara kadar giden sonuçlar doğuruyor."
PARTNERİNİZE KIRICI OLMAYIN Horlama nedeniyle sorun yaşayan çiftlerin en çok yaptıkları hatanın ise tedaviye başlamak yerine yataklarını ayırmak olduğunu anlatan Dr. Güder, "Bu da erkekleri iktidarsızlığa kadar sürüklüyor" diyor. Horlamanın ciddi bir hastalık olduğunu vurgulayan Güder, çiftleri uyarıyor: "Partnerler birbirlerine yaklaşırken horlamanın kesinlikle bir hastalık olduğunu unutmamalıdır. Horlayan hastayı, özellikle uyku apnesi varsa, ikna etmek zor olabilir. Bu yüzden kırıcı olunmamalıdır."
ESTETİK BİR SORUN DEĞİL Kişilerin günlük hayatını sabah dinlenmeden kalkma, baş ağrısı ve huzursuz uyuma problemleriyle çekilmez hale getiren horlama, aslında birçok hastalığa da zemin hazırlıyor: Hipertansiyon, çarpıntı, sinirlilik, gece uyunamadığı için gündüzleri uyuya kalma, vücudun dinlememesi, dikkat eksikliği ve kronik yorgunluk... Türkiye'de 35 yaş üzeri erkeklerin yüzde 30'dan fazlasının aralıklı veya sürekli horlama sorunu yaşadığını belirten Dr. Fuat Güder, kadınlarda da yaşlılıkla başlayan hormonal değişimler sonrasında horlamanın gözlendiğine dikkat çekiyor. "Horlama kesinlikle estetik bir sorun değil, ciddi bir hastalıktır" diyen Dr. Güder, tedavi süreciyle ilgili şu bilgileri veriyor: "Detaylı bir Kulak Burun Boğaz (KBB) muayenesinden sonra, hasta objektif bir değerlendirme için uyku testine alınır. Uyku laboratuvarında yapılan uyku testi sonucunda cerrahi bir müdahale gerekiyorsa kombine bir tedavi yaklaşımı uygulanır. Sırtüstü yatmama, başın yükseltilmesi, alkol alıp yatmama, yemekten en az iki saat sonra yatma ve kilo verme gibi tavsiyelerde bulunuyoruz."
RADYOFREKANSLI ÇÖZÜM Horlamanın cerrahi tedavisinde klasik anlayışın dışında kombine bir tedavi yaklaşımı uygulanması gerektiğini ifade eden Dr. Güder, 'radyofrekans yöntemi'nin hayli başarılı sonuçlandığını kaydediyor: "Yapılan muayene ve tetkikler sonucunda sarkık ve ince yapılı yumuşak damak horlamaya sebep oluyorsa, radyofrekans yöntemi tercih edilir. Çoğunlukla lokal anestezi ile uygulanan bu işlemde; yumuşak damağın gerginleştirilmek istenen bölgelerine özel bir cihaz ile radyo dalgaları uygulanır. Radyo dalgalarının yumuşak damak dokusu içinde oluşturduğu etki, zamanla damağın gerginleşmesini sağlar. Hasta yarı oturur pozisyonda iken yapılan işlem yaklaşık 5 dakika sürer. Her uygulamada tedavi etkisinin ortaya çıkması için 6 hafta geçmesi gerekir ve çoğunlukla 2 ay aralıklarla olmak üzere 2 veya 3 defa uygulama gerekir. Uygulamalardan sonra birkaç gün süreyle hafif dereceli ağrı hissedilebilir. Küçük dile ait problemlerde de radyofrekans yöntemiyle küçük dili küçültme işlemi yapılabiliyor. Dil köküne ait problemlerde ise dil kökünü öne çekici ameliyatlar gerçekleştirilebilir."
|
|
|
|
|
|
|
|
|