|
|
Edebiyat yolculuğuna çıkış hazırlıkları
Sanırım en sık tekrarladığım söz Jorge Amado'nun: "İnsanın anayurdu çocukluğudur." Bunun doğruluğuna öyle çok tanık oluyorum ki... Hele neredeyse her yazara yöneltilen "Yazmaya ne zaman başladınız? Yazarlığa sizi hangi etkenler itti?" sorularıyla karşılaşınca... Hemen anayurduma dönüyorum elbet. Çocukluğum bir kitap cennetinde geçmişti. Babam pek meraklı değildi kitaba. Daha çok gazete, dergi okurdu. Ama ben ilkokul birinci sınıftayken İstanbul'dan dünyanın kitabını getirtmiş, hepsini kendi dokuttuğu kumaşlarla ciltletip sonraki yıllar için eşsiz bir hazine hazırlamıştı. Neler yoktu ki bu hazinede... O'Henry'nin Bolivar İki Kişiyi Çekemez'inden Charles Dickens'ın David Copperfield'ine, Gorki'nin Stepte'sine, Anatole France'ın Allahlar Susamışlardı'sına kadar yüzlerce kitap. Sabahattin Ali'lerden, Reşat Nuri'lerden, Memduh Şevket'lerden, Sadri Ertem'lerden, Ercüment Ekrem'lerden, Esat Mahmut'lardan oluşan bir yerli yazarlar yelpazesi... Biraz büyüyünce kitaplığı ben de genişletmeye başlayacaktım.
*** Eve birçok dergi alınırdı. Realite, Ayda Bir, Karikatür hiç kaçırılmazdı. Realite'de İkinci Dünya Savaşı fotoğraflarına bakardım. Ayda Bir'in resimli sayfalarını severdim en çok. Arada şiirlere de göz attığım olurdu. Fazıl Ahmet Aykaç'ın "Hele var ki bir tablo / Görse şaşar Anibal / Ördeklerden bir filo / Bir de kazdan amiral"ini, yanılmıyorsam, Ayda Bir'de okumuştum. Anibal kimin nesidir, bilmiyordum, ama pek hoşlanmıştım şiirden. Karikatür'de Ramiz'in Tombul Teyze'siyle Sıska Dayı'sına en çok ninem bayılırdı. Altyazıyı üç-dört kere okutur, "Gözü kör olasıca!" der, basardı kahkahayı. Çocuk Haftası'yla 1001 Roman'ı da ben kaçırmazdım. Tarzan'ın, Mandrake'yle Abdullah'ın çizgiserüvenleri okunduktan sonra kesilir, kutu sinemamın filmleri arasına girerdi. Babamın arkadaşı Abdullah Çavuş'un oğlu Tahsin Ağabey'in armağan ettiği cilt cilt eski çocuk dergilerini yıllarca sakladım.
*** İlk kitabım, Grimm Kardeşler'in Gençlik Hikâyeleri'ydi. Okuma-yazma öğrenmeden önce anneme okutturmuştum. Yahudi ile Kemancı masalına bayılırdım. Zavallı annem, haftada en az bir kere okumak zorunda kalırdı onu. Okumayazma öğrenince Gençlik Hikâyeleri'ni kendim de okudum. Naki Tezel'in derlediği Dünyanın En Güzel Masalları dizisine bayılır, yeni cildin çıkmasını dört gözle beklerdim. İlkokul sonlarına geldiğimde Kemalettin Tuğcu'nun okumadığım romanını bırakmamıştım. Yayımlanan ilk yapıtım, ilkokul dördüncü sınıftayken yazdığım bir öyküydü. 100-150 sözcükten oluşan Fakir Aile, Antep'te bir gazetede yayımlandığı zaman dünyada benden mutlusu yoktu. Define bularak zengin olan yoksul bir aileyi anlatmıştım.
*** Edebiyat dergileriyle tanışıklığımı Mustafa Dayı'nın oğlu Hasan sağladı. Avni Dökmeci'nin Kaynak'ı gördüğüm ilk edebiyat dergisiydi. Yıllar sonra ilk şiirim de Kaynak'ta yayımlanacaktı: "Dünyanın Bir Köşesinden Lucia". Asaf Halet'in Mariyya'sı, Özdemir Asaf'ın Lavinia'sı, Attila İlhan'ın Pia'sı olur da benim Lucia'm olamaz mıydı! Bu şiirin Kaynak'ta yayımlandığını görünce günde üç şiir yazıp Varlık'a, Yeditepe'ye, Şairler Yaprağı'na postalamaya başlamıştım. Şairler Yaprağı'nın ömrü şiirlerimi yayımlamaya yetmedi, ama yıllar sonra Yaşar Nabi de Hüsamettin Bozok da şiirlerimi, çevirilerimi, kitaplarımı, unutamayacağım bir yakınlıkla değerlendirdiler. Yeni Dergi'yle Pazar Postası yoktu o yıllarda. Biri çıkıp da ileride Özdemir Asaf'ın şiirlerini, Attila İlhan'ın kitaplarını yayımlayacağımı söyleseydi, "Bunun kafasına güneş geçmiş. Alleben deresine girse de serinlese," derdim herhalde.
*** Yazdığım şiirleri Kırkayak bahçesinde, içtiğimiz su ayrı gitmeyen sevgili dostlarım Cevat'a (Özer), Fevzi'ye (Günenç) ve Onat'a (Kutlar) okurdum hemen. Öykünmelerle, sıradan etkilerle dolu saçma-sapan şeylerdi hepsi. Onat her zamanki ciddiliğiyle dinler, "Mükemmel. Mısraların kuruluşu kusursuz," derdi. Başka bir şey demezdi. Günün birinde, yazdığımı bir daha okuttu. "Hah," dedi, "işte şimdi kendi sesini bulmaya başladın." O gün nasıl da keyiflenmiştim. Onat'ın görüşlerinin apayrı bir yeri vardı çünkü. Apayrı bir değeri vardı. Mantığın, düzeyliliğin simgesiydi o. Bilinçli edebiyat yolculuğuma ilk biletimi galiba o gün aldım.
|