|
|
|
|
|
|
Yaşlanma ışınlarının eseri: Güneş lekeleri
Yüzdeki ve vücuttaki sevimsiz kahverengi lekelerin sorumlusu güneş ışınları. Mümkün olduğunca yaşlanma ışınları UVB ve UVA'dan korunun...
Bronz ve ışıltılı görünüm popüler hale geldi geleli güneşin her türlü olumsuz etkisiyle karşı karşıya kaldık. Pek çok kişi için yanık bir ten vazgeçilmez bir tutku. Peki her yaz umarsızca kendimizi teslim ettiğimiz güneşin yüzümüzdeki ve vücudumuzdaki zamansız ve sevimsiz kahverengi lekelerin sorumlusu olduğunu ne kadar iyi biliyoruz? Bugün, yaz ayında bulunmamız ve güneşe maruz kalmamız nedeniyle en sık rastlanan ve hepimizi tehdit eden güneş lekelerini mercek altına almayı uygun buldum. Günümüzde cildin erken yaşlanma belirtilerinden büyük oranda güneş sorumlu tutuluyor. Korunmasız güneşe maruz kalmanın, hiperpigmentasyon (yaşlanma lekeleri), kırışıklıklar ve cilt kanserinde yüzde 90'dan daha büyük bir oranda etkisi olduğu varsayılıyor. Yaşlanma ışını olarak da bilinen güneşin UVA ışını; UV ışınlarının yüzde 95- 98 gibi büyük bir bölümünü oluşturur. Camdan kolaylıkla geçer. Cildin orta ve derin tabakalarına kadar iner. UVB ışınları gibi DNA hasarına neden olur, bağışıklık sistemini bozar ve yüzde 67 oranında cilt kanserine sebebiyet verir. Melaninlerin (ciltteki pigmentler) rengini koyulaştırır, güneş lekeleri veya yaşlılık lekelerine neden olur. UVB ışını; UV ışınlarının sadece yüzde 2-5'ini oluşturur. Camdan geçemez, ama sudan geçer. Güneş yanığı ve bronzlaşmayı sağlayan ışın budur. Melanin yapısını bozar. Epidermiste etkisini gösterir ve ciltteki antioksidan düzeyini düşürerek cildi serbest radikal hasarlarına karşı savunmasız bırakır. Kanser gelişiminden de sorumludur. Çok az bildiğimiz UVC ışını ise en tehlikeli olanıdır. Kanserojendir ve ulaştığı küçük canlı organizmaları öldürür. Ozon tabakası bu ışının bize ulaşmasını engeller. Güneşe uzun süre maruz kalmak size; kahverengi lekeler, çiller, kızarıklık, düzensiz cilt tonu, cilt kanseri, cildin sarkması, olduğundan daha yaşlı görünme ve kırışıklıklar olarak geri dönecektir. Yüzün; alın, elmacık kemikleri ve bıyık bölgeleri, göğüs, omuzlar ve ellerin sırtı en sık güneş ve yaşlılık lekelerinin görüldüğü alanlardır. Hamileliğe özgü, kimi zaman geçici, kimi zaman da kalıcı olabilen 'gebelik maskesi' de kadınları sıklıkla hekime yönlendiren bir sorundur. Bugün için, ciltteki kahverengi lekelerin tedavisinde pek çok madde ve yöntem kullanılmaktadır; kimyasal veya mekanik soyma işlemleri, lazer ve IPL (yoğunlaştırılmış atımlı ışık) uygulamaları... Bunlar; seçilen yönteme, leke ve tedavi edilen cilt tipine uygun olarak haftada bir kereden, yirmi günde bire değişen aralıklarla uygulanır. Hidrokinon, A vitamini asidi, C vitamini, laktik asit, pirüvik asit, kojik asit, azelaik asit, alfa ve beta hidroksi asitler gibi bileşikler; kimyasal soyma amacıyla kullanılan başlıca renk açıcı ve leke giderici ajanlardır. Klinik ve ev uygulamalarıyla kombine edilerek kullanılan bu maddeler zamanla kahverengi leke alanlarının ortadan kaldırılmasını sağlar. Genelde iki-üç aylık tedavi süreleri gerektirirler. Lazer ve ışık uygulamaları da lekelerin silinmesini sağlayan bir diğer tedavi grubunu oluşturur. Melanin denilen pigment tarafından emilen ışık, önce kısa bir süre lekenin daha da kararmasına neden olur. Ardından da, ölen hücrelerin vücuttan atılmasıyla leke seans seans uzaklaştırılır. Bu işlemler, cilde homojen bir renk kazandırırken aynı zamanda, cildi yenileyen, gençleştiren uyarılara sebep olur. Dolayısıyla, leke tedavisi sadece lekenin silinmesiyle sınırlı olmayıp cildi yenileyen de bir özellik taşır. Leke tedavisi, sabır gerektiren bir süreçtir. Lekeler uygulamalar sırasında alevlenmeler gösterip moralinizi bozabilir. Önemli olan bu dönemde hekiminizin tavsiyelerine sıkı sıkıya uymaktır. Sabırla ve kararlı olarak sürdüreceğiniz bir tedavi sizi güneşin sevimsiz lekelerinden kurtaracaktır. Şunu da hatırlatmak gerekir ki; tedavisi tamamlanmış bir leke sorununun tekrarını engellemek için, tedaviyi izleyen üç yıl boyunca korumaya azami özen göstermek gerekir. Buna rağmen lekenin yeniden oluştuğu takdirde de tedavisine üzerinden zaman geçmeden başlanırsa kısa sürede sonuç alınabileceği bilinmelidir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|