|
|
Avrupa'daki en fanatik Türkiye taraftarı Schröder
Eski Başbakan, konuşmasında defalarca, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin hem politik, hem kültürel daha da önemlisi ekonomik açıdan büyük zenginlik anlamına geldiğini vurgulayıp durdu. AB'nin anayasal krizlerini kendi içinde çözmesi gerektiğinin ve yapısal eksikliklerinin sorumluluğunu Türkiye'ye yüklemenin doğru olmayacağının altını çizdi ve Türkiye'nin sabırlı olmasını istedi. Schröder'in konuşması özetle şöyleydi: "2004'te demirperde kalktıktan sonra Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin AB'ye katılmasıyla, tarihi bir fırsatı yakaladık. Ben kişisel olarak toplumumuza getireceği katkıları düşünerek, Türkiye'nin AB üyeliğini destekliyorum. Bulgaristan, Romanya, ve Türkiye'nin üyeliğini sorgulayanları dinlemeyelim. Geçen ekimde müzakereler başladı ve yeni bir sayfa açıldı. Benim ülkemde dahi bazı kimseler, bu önemli adımı zedelemeye çalışıyor. Bir şeyi netleştireyim o zaman. Müzakerelerin açılmasının tek bir sebebi var artık, o da Türkiye'nin birliğe tam üye olmasını sağlamak. Şimdi artık Başbakan Erdoğan liderliğinde üyeliğe giden reformların ülkede yapılıp yapılmadığına bakalım." Schröder, konuşmasında Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizleri ve bu krizleri atlatmaktaki ustalığını da uzun uzun anlattıktan sonra, Almanya'da yaşayan Türk kökenli vatandaşlara değindi ve iki ülkenin kültürel açıdan birbirine çok yaklaştığını söyledi. Kuşkusuz, Türkiye'de iş yapan Alman şirketlerin sayısı da Schröder'in konuşmasını süslemişti. İki ülke arasındaki ticaret hacminin 21 milyar Euro'ya ulaştığını bu nedenle hatırlattı ve iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin gelişmesinden duydukları memnuniyeti de dile getirdi.
|