Uluslararası Para Fonu (IMF) bünyesinde yapılan bir çalışmada son 10 yıldaki ekonomik krizler inceleniyor. Buna göre IMF'nin mali desteği kriz olasılığını düşürüyor. Mali yapıdaki kırılganlık paranın etkisini sınırlıyor.
Sadece Türkiye'de değil tüm ülkelerde varlığı tartışma konusu olan Uluslararası Para Fonu'- nun (IMF) verdiği mali desteğin kriz yaşama ihtimalini düşürdüğü ortaya çıktı. IMF bünyesinde yapılan bir akademik çalışma ile 1994- 2004 arasında gelişmekte olan ülkelerde yaşanan krizleri neden ve sonuçlarıyla inceliyor. Buna göre IMF'- nin finansmanıyla desteklemediği ülkelerde kriz oluşma durumu finansman olduğu durumlara göre daha yüksek. Ancak mali yapısı ve politik istikrarı yeterli seviyede olmayan ülkede ise uygulanan ekonomik program IMF mali desteği
olsa da olmasa da kaçınılmaz olarak kriz ile sonuçlanıyor. Bu krizlerde en çok suçlanan kurumların başında da IMF geliyor. IMF çoğunlukla yeterli mali destek sağlamadığı ya da finansmanı zamanında vermediği için eleştiriye maruz kalıyor. Kurum bünyesindeki "Politika Geliştirme ve Gözden Geçirme Departmanı" da yaşanan krizlerden derslerin çıkarıldığı başka bir deyişle IMF'nin krizleri öğrendiği birim. Krizlerin incelendiği çalışma da bu birim bünyesinde yapıldığı belirtiliyor. Temel olarak yapılan şey büyüme, enflasyon oranı, reel kur gibi değişkenlerdeki kriz öncesi ve sonrasında değişmelerin analizinden oluşuyor. Elde edilen verilerle oluşturulan ekonometrik model ile aralarında Brezilya, Arjantin, Rusya, Tayland, Meksika gibi ülkelerdeki krizlerin bir anlamda sayısal karakteri ortaya konuluyor. Buna göre sadece kendisi değil tüm dünyayı etkileyen ve bazıları global bir hale dönüşen krizlerdeki karakteristik özellikler şöyle sıralanıyor: POLİTİK İSTİKRAR EN ÖNEMLİ FAKTÖR Kriz sonrasında ekonomiler benzer davranışlar sergiliyor. Başka bir yerdeki krizin bulaşması, dış piyasalarda yaşanan bir şok, ülkenin kendi mali yapısındaki zayıflıklar, istikrarsız makroekonomik politika krizlerin en muhtemel nedenleri.
Sadece kamu değil özel sektör bilançoları ve aktiviteleri de krize yol açabiliyor. Aşırı döviz ağırlıklı borçlanma ve kurlardaki yükseliş ile açık pozisyonlu şirketlerin durumu buna örnek olarak veriliyor. Sabit kurlu rejimler aşırı döviz riski almaya itiyor bu yabancı para poziyonunda uyuşmazlıklara yol açıyor.
Ekonomideki kırılganlıklar sektörler arasında bankacılık kanalıyla bulaşabiliyor. Ancak ülkenin mali yapısı güçlü ise bankacılık kaynaklı zayıflıklarda tampon görevi görebiliyor.
DIŞ ŞOKU TAHMİN ETMEK ÇOK GÜÇ Krizlere neden olan dış şokları tahmin etmek güç. Bu nedenle finans sektörünün denetim ve düzenleme ile şeffaflık en etkili önlemler olarak öneriliyor. Yeterli seviyede döviz rezervi biriktirmek de önerilenler arasında. Kamu sektörünün kısa vadeli borç ihtiyacının karşılanması da istenen başka bir politika.
1994-2004 arasında 27 ülkede görülen 32 adet piyasa dalgalanmasından sadece 11'i kriz ile sonuçlanmış. Bu dalgalanma periyodları incelendiğinde politik istikrarın, borç oranı, döviz rejimi ya da faiz politikalarından daha önemli bir değişken olduğu ortaya çıkıyor.
IMF'nin kendisinin ülkenin programına mali destek vermesinin piyasalarda etkisi güven artırmak şeklinde. Ancak ülkenin ekonomik yapısındaki kırılganlıklar büyükse IMF para koyduğunda etkisi sınırlı oluyor.