Ufukta Ağar görünüyor!
Tüm negatif gelişmelere, yükselen milliyetçi-ulusalcı dalgaya, dış baskılara rağmen Türkiye'de siyaset iki ana eksende şekilleniyor: Değişim ve statüko. Aslında son 50 yıllık "yaralı demokrasi" deneyimimiz de bu eksen üzerinde sürdü. Büyük sıçramaların yaşandığı, tek parti iktidarlarına yol açan genel seçimler bunu çok açık ve net ortaya koyuyor. Kim "değişimi" savunduysa sandıktan o çıktı. 1950'de Adnan Menderes'le başladı bu süreç. 1965'te Demirel'le devam etti. 1973'te Ecevit adını "Karaoğlan" diye dağlara taşlara yazdıran da "Bu düzen değişecek" sloganıydı. Turgut Özal'ı 12 Eylül darbecilerine rağmen 1983'te iktidara taşıyan da aynı "değişim" arzusuydu. Toplumun değişim arzusunun en son örneğini 3 Kasım 2002 seçimlerinde gördük. Şiir okuduğu için cezaevine giren ve bu nedenle "muhtar" bile olamayacağı söylenen Tayyip Erdoğan bugünün başbakanı, partisi ise neredeyse 20 yıl sonra tek başına iktidar olan ilk parti oldu. Toplum, önüne ikna edici, değişim öneren siyasi bir alternatif konduğunda gereğini yapıyor ve sandıkta demokrasiye sahip çıkıyor. Kuşkusuz ortaya çıkan bu sonucu etkileyen birçok iç ve dış faktör sayılabilir. Ama aslolan toplumun "değişim" arzusudur. Eğer siyaset bu arzuyu doğru okursa o dalganın önünde kimsenin durma şansı yok. Bugün siyasi arenada yaşanan sıkıntı da bu. "Dipten gelen dalga"yı kimse fark etmiyor. Bu nedenle siyaset kulislerinde akla hayale gelmeyen "suni birleşme" senaryoları üretiliyor. Peki bugün "dipten gelen dalga" yı kimin yakalayacağına dair işaretler var mı? Dün, uzun yıllar merkez sağı destekleyen etkili bir dini cemaatin önde gelen bir ismiyle konuştum. Siyasetle ilgili tespitleri dikkat çekiciydi. Özellikle DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'a ilişkin söyledikleri ilginçti. "Ağar'ı dikkatle izliyorum. İlk kez farklı bir muhalefet üslubu yakaladı. Ne zaman eleştireceğini, ne zaman destek vereceğini biliyor. Türkiye'nin en önemli sorunu Kürt meselesiyle ilgili açıklamaları beni şaşırtsa da gerçekten önemli. Ağar, devleti de toplumu da iyi tanımanın avantajını kullanıyor." Daha önce de yazdım, Ağar, siyasette giderek kendini farklılaştırıyor. Özellikle toplumla kurduğu sıcak diyalog ve demokrat yaklaşımlara vurgu yapması, yeni bir sivil siyasetçinin doğuşuna işaret ediyor. Dini cemaatin etkili ismi bu konuda şöyle diyor: "Bugün AK Parti karşısında öyle birleşmelerle bir sonuca ulaşılmaz. Aksine AK Parti'yi bu arayışlar daha da güçlendirir. Bunun alternatifi sivil ve demokrat siyaset üretmektir. Cepheleşmek değil. DYP bu açıdan önemli bir çıkış içinde. Evrensel değerleri önemseyen, insanı ön plana alan bu yaklaşım ciddi ilgi de topluyor. Toplum olanların farkında." Anlaşılan o ki, son Samsun konuşmasında "öteki yaratmayacağız" diyerek sivil bir çıkış yapan Mehmet Ağar, sessiz sedasız "halk damarı" nı yakaladı. Ancak; buna rağmen özellikle merkez sağda, aralarında 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de bulunduğu çok sayıda "suni" arayış sürüyor. Dini cemaatin etkili ismine, bu arayışlarda Demirel'in yer almasının ne anlama geldiğini soruyorum. Gülerek cevap veriyor: "Bunun iki önemli nedeni var. İlki, Osmanlı'da bir söz var, 'piri fani hırsı.' Zamanında bu ülkeye iyi hizmetler yapan Demirel'de bu hırs o yaşına rağmen fazlasıyla var. Öteki neden ise çevresi. Ailesinin tüm mallarına haciz konuldu. Biliyorsunuz Süleyman Demirel'in başı iki yeğeni nedeniyle hiç dertten kurtulmadı. Bu iktidar da onlardan intikam alıyor. Demirel bu durumdan kurtulmak için çaba harcıyor." Görünen o ki, olağanüstü bir sürpriz olmazsa halk suni birliklere değil, değişimi savunan yeni isimlere ilgi gösterecek.
|