Arıyoruz ama...
Arkadaşları gitar çalıp para toplayarak kopan bacağın yerine protez taktırabilmek istiyor. Çünkü, "hava atan" tekne sürücüsünün gündeminde öyle bir vicdani diyet yok. Ne bileyim, teknenin utanç ile sarmalanıp satılması ve bacakla giden bir dolu toplu topsuz umudun yerine hiç olmazsa biraz "insanlık" konması; zor herhalde. İstanbulsporlu genç "Beckham" Rıdvan hastanede kendine gelirse, gülümserse, eli oraya gittiğinde işte, ararsa...
Aklına bir de misal Veysel Güney gelmeli. Bacağı kopmamış, boynuna ip dolanmıştı. Cansız, kıvrık, kırık boynundan ip alınmış, cesedi ailesine verilmemiş, mezarı kayıplara karıştırılmıştı. Askeri darbenin, şimdi dönemin savcısının belirttiği gibi, yeterli delil olmadan asıverdiği 24 yaşındaki genç, 50'inci yaşına 25 yıllık kayıp ölü olarak basarken, belki artık mezar sahibi olabilecek. Rıdvan' ın ayağını ve adaletini aradığı memlekette, 25 yıldır, kendi mezarını kayıp ceset olarak aramak bile vardı!
Kopan bacağı protez, delilsiz idamı 25 yıl sonra bir mezar tatmin veya teselli eder mi? Adalet, sadece kanunun değil, insanların adaleti nerede aranabilir... birazcık bulunabilir mi? 35 insanın 13 yıl önce yakılarak öldürüldüğü Sivas Madımak'ta, tam orada bir kebapçı varmış; insanın mutfağından, kesesinden, boğazından, huzurundan, bereketinden, hayırlı işlerinden, ağız tadından, vicdanından nasıl rahatça geçer yağlı lokmalar? "Orası müze olsun" diyen imzalar Meclis'e geldiğinde, sözünü unutan "iyi adam" Bakan Şener ile yiğit, mert, insan ve vicdan (!) parmaklarını "Hayırrrr" diye kaldıran AKP'liler, nasıl bir insanlık hukuku ve ne biçim adalet, nasıl bir Müslümanlık hissiyatındadır acaba? "Tahrikkk vardııı" diye diye, nasıl bir vicdani cehaletin temsilcisi ve ayrımcılık adına, her cenahta herkesin "tahrik var" diye berikini gırtlaklamasının, ötekinin acısına göz yummasının, suçlarını kutsamasının teşvikçisi olduklarının farkındalar mı? Başbakan, Avrupalı ikiyüzlülüklere çene yormadan önce, yanı başındaki bu tuhaf insani ve ilahi adalet anlayışları üstüne kafa ve yürek yorabilmeli... mi?
Bacak arıyoruz, protez arıyoruz, bacağı kopartan teknesine binemeyen vicdanlar arıyoruz, 35 insanın cayır cayır yakıldığı mekânda kebaplaşmayanlar, dürüm sarmayanlar arıyoruz, o yangının alevinde için için içi yanmış siyasetçiler arıyoruz, mezar ve delil arıyoruz. Susurluk Davası'nda "ünlü tanıklar"ı, eski cumhurbaşkanı, eski başbakan, eski genelkurmay başkanı, eski bakanlar, yeni genel başkanlar, emekli generaller, albayları mahkemeye çağırarak, yani 10 yıl geçmişken, hâlâ ve henüz hakikati, adaleti arıyoruz.
25 yıldır delil ve mezar... 13 yıldır kebapsız bir insanlık anıtı ile kokuşmamış siyasi vicdan... 10 yıldır Susurluk hakikatlerinin arandığı bir ülkede yaşıyorsun, Rıdvan kardeş. Daha eskileri, daha imkânsızları da mevcut elbette. Denizde ve karada bin bir şımarıklığın, densizliğin, cüretin, saygısızlığın, duyarsızlığın, arsızlığın, ihtirasın, cahil cüretinin, ötekine düşmanlığın, boğazlama tutkusunun, vicdansızlığın hüküm sürdüğü memlekette, ölümün kıyısından tek bacakla dönüp sevgili arkadaşlarının yardımıyla bulunabilirse protez takarak her şeye rağmen inadına yaşayacaksın, hayatın orta yerine tüm gücünle yeniden basacak ve hızlı koşamasan bile uzun, upuzun yürüyeceksin, umarım. Bacağını arayacaksan... Bacağının adaletini... Adaletin içindeki insanları... İnsanlardaki vicdanı arayacaksan, şimdilik gencecik arkadaşlarına sevgiyle, gülümseyerek bak. Daha ötesini, daha büyükleri arayacaksan... Henüz kaç gün oldu ki!
|