kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Dünya Kupası
   Son Dakika
   News in English
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Kültür Sanat
   Turizm Rehberi
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
 

Ölen ölür ama kalan sağlar da pek bizim olamayabilir...

Anglo-Amerikan basınında ölenlerin arkasından onların yaşam öykülerinin yazıldığı bir gazetecilik ihtisas dalı da var. Bizde bunu hemen her önemli kişinin cenazesinde rahmetli hakkında konuşan şair
"İhtifalci Ziya Bey" (1886-1927) sözel olarak yaparmış. AngloAmerikan basınında buna "Obituary", bu işi yapan gazete yazarlarına da "Obit Writer" deniliyor.
BBC'nin internet sitesinde okudum. Geçen hafta Avrupa ve Amerikan basınının 45 en ünlü ihtifalci yazarı, Las Vegas'ta yıllık toplantılarını yapıp, mesleklerinin bugününü ve geleceğini tartışmışlar. Örneğin ölen bir ünlü kişinin ardından yazılanların acıklı duyguları değil, ölünün yaşamındaki coşkulu ve neşeli anları yansıtmasını daha çok istiyormuş gazete okurları.
Ölüm canlıların asla üstesinden gelemeyeceği bir ilahi kader olduğu için, ölenin ardından yazılanların bir nevi ölüme meydan okuyan ve yaşamı yansıtan içerikli olması, gazete tirajlarına olumlu etki yapıyormuş. Bu arada ölenin cinsel tercihleri yazılmalı mı, ölüm nedeni mesela intiharsa belirtilmeli mi, mirasının kimler tarafından paylaşılacağı da açıklanmalı mı gibi konularda, toplantıya katılanlar görüş birliğine varamamış.

BİZDE
YOK

Ancak "Obituary" nin şu andaki Batı basınının giderek fazla rağbet gören bir ihtisas alanı olduğu, buna gerek gazetelerde gerekse televizyon kanallarında ayrılan alanın artması vurgulanarak işaret edilmiş.
Bunları okurken "Neden bizim basında bu alan yok" diye düşündüm.
Çünkü neticede biz Türkler, bugüne ve yarına dönük yaşamaktan çok, dünümüzle övünerek günleri geçirmeyi tercih etmez miyiz? Bugünün politik kadroları ve liderleri gündeme geldiği zaman onları yaşayan rakipleriyle değil, ölmüş meslektaşlarıyla mukayese ederiz. Bugünün siyasetinde ve düşünce hayatında, ölüler daima canlılardan daha güçlü ve etkili değil midir? Ama ölenin arkasından eğer onu tanıyan bir gazeteci yoksa ya da çok önemli bir kişi değilse, pek yazı çıkmaz. Ölenin kimliği ve kişiliğini, sadece gazetelerdeki ölüm ilanlarında yakınlarının onun için kullandığı "Sevgi dolu babamız" veya "Ailemizin temel direği" gibi ifadelerden anlarız. Bu da, ilanı yazanlardan ve çok yakınlardan öte çevre için pek bir şey anlatmaz.
Vahabiler nasıl mezar tapınak olmasın diye din büyüklerinin kabirlerini bile yok ederse, bizde de adeta bir toplumsal belleğe dönük Vahabilik vardır.
Sanki Osmanlı'yı sadece padişahlar ve sadrazamlar kurup yaşatmış gibi ancak onları biliriz. Cumhuriyet'i de, 1'inci, 2'nci, 3'üncü adamların hayat hikayelerinden anlamaya çalışırız.
Mesela üzerinde gittiğimiz otoyollardaki viyadüklerin bazılarında Kara Yolları'na hizmet vermiş yöneticilerin, mühendislerin isimleri vardır ama kimse onların kim olduklarını bilmez. Büyük çoğunluk mezun olduğu lisenin müdürünün adını hatırlamaz. Çok renkli kişiliklerin sahiplerinin niteliklerini, nüktelerini, geride kalan arkadaşları rakı sofralarında hatırlarsa bu anılma ile iş geçiştirilir. Bulundukları illere damgalarını vuran belediye başkanları, valiler görevi bıraktıkları anda toplumsal bellekten de silinir.

YAZISIZ
HAFIZA

Kısacası basın toplumun "Yazılı hafızası" rolünü tam benimsemediği için insanlar yaşar ve yok olur.
Zaten genlerimizde "Haset" kökenli bilgiler fazlaca bulunduğu için, kimse kendi dışındaki insanların başarılarını ve topluma katkılarını kabullenmek istemez. Her şeye her gün sıfırdan başlanan bir sürekli "Kültür ve Bellek Devrimi" yaşanır. Bu da "Birikim" denilen olguyu sıfırlar.
Atatürk hakkında yazılan kitapları, biyografi denemelerini hepimiz okumuşuzdur.
Biliyoruz ki Atatürk Cumhuriyet'i kurduğu ve devrimlerini başlattığı 1923'te 42 yaşındaydı. Yani temel eğitimini almış, düşünce dünyasını şekillendirmiş ve Osmanlı'nın var olduğu bir dönemin iç ve dış akımlarından etkilenerek, kişiliğini oluşturmuştu. Eğitimde geçirdiği dönemde herhalde onu Padişah 2'nci Abdülhamid de, Mithat Paşa da, Jön Türkler de, İttihatçılar da etkilemişti. Acaba onun ilkokuldaki öğretmeni nasıl bir insandı ve onun belleğine ilk bilgileri ne şekilde yerleştirmişti? Yani ülkeyi de toplumu da her meslekten ve her kesimden "İnsanlar" oluşturur, geliştirir, biçimlendirir. "Lider" bu insanlardan sadece biridir.
Obituary yazarlarının toplantıları hakkındaki haberi okurken, bizim Türk basını olarak "İnsan" faktörünü hafife aldığımız düşündüm. Hep "Ölen ölür kalan sağlar bizimdir" felsefesi ile, yaşayanları da ölenleri de, liderler dışında galiba pek önemsemiyoruz.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Japonca'da "kiki", hem kriz hem de fırsat anlamındaymış   / 29-06-2006
 Eski liderler de eskiden yeni değil miydiler?   / 28-06-2006
 Şimdi de "Gerçek liderlik" sınavları başladı...   / 27-06-2006
 Dünyaya uyum vizyon eksikliğine alternatiftir...   / 26-06-2006
 Acaba yine bir dış parmak düğmeye mi bastı?   / 25-06-2006
 Lütfen kimse "Önümüzü görebiliyoruz" diye konuşmasın   / 24-06-2006
 Kriz bağımlıları istikrara tahammül edemedi...   / 23-06-2006
 Soros solcu ise burjuvaziyi kim temsil ediyor?   / 22-06-2006
 İçe dönmek ve rejim kavgası yapmak daha mı kolay?   / 21-06-2006
 Yarının krizini bugüne taşımak akıl kârı mı?   / 20-06-2006
ALİ KIRCA
Yaz Yağmuru...
Ne yazık ki; yaz yağmurlarının içimizde...
YILMAZ ÖZDİL
Burkina Faso fasa fiso...
"Bhutan" diye bir...
MEHMET BARLAS
Ölen ölür ama kalan sağlar da pek bizim...
BALÇİÇEK PAMİR
Türklerin seks hayatı berbat!
Bir araştırma yapılıyor.
UMUR TALU
Arıyoruz ama...
Arkadaşları gitar çalıp para toplayarak...
FATİH ALTAYLI
Başbakanın durum raporu
Başbakan Recep Tayyip...
ERDAL ŞAFAK
İste kurutulmuş ringa balığı
Fransa...
Askere karşı Filistinli bakanları tutuklattı
İsrail başbakanı, kaçırılan asker için Gazze operasyonu sürerken sert...
'İsrail'e kimyasal başlıklı füze attık'
Filistinli militanlar İsrail operasyonuna karşı harekete geçti. El...
Erken final
Erken final
İki kere final oynadılar... Birini Arjantin, ötekini Almanya kazandı.
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu