Kabine neden değişmiyor?
Ankara, yaza hasret. Son günlerde konuştuğum siyasetçi ve bürokratlar, bir an önce "tatil" zilini duyup izne ayrılmak, ya memleket ya da sahil beldelerinin yolunu tutmak istiyor. Ancak hepsi de bu yaz gerçek anlamda "ölü sezon" yaşanmayacağını, iyice gerilen siyasetin hızlı günlere gebe olduğunu, kısacası ağız tadıyla tatil yapamayacaklarını biliyor. Nedir Ankara'yı yaz uykusuna yatmaktan alıkoyan? Türkiye, 23 Nisan'dan bu yana siyaset sahnesinde "belirsizlikler"le şekillenen sinirli bir dönemde. Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın çıkışıyla başlayan laiklik tartışması, Danıştay saldırısı, ardından çeteler, 30 Ağustos'da Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'ın genelkurmay başkanlığını devralmasının yarattığı beklenti ve son olarak AK Parti karşısında şekillenen yeni " cephe "... Siyasi tansiyonların tümü, Cumhurbaşkanı seçimi ve Nisan 2007'de o makama kimin çıkacağıyla ilgili. AK Parti karşısında Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz, Deniz Baykal ve daha nice isim etrafından oluşan ittifakın amacı, " Tayyip Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasını engellemek. " Ancak "cephe", şimdiden Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına yönelik ciddi bir tartışma ortamı yaratmış gözüküyor. Burada önemli olan " sandıkta başarı " değil. Zira AK Parti hâlâ popüler; eskiler sevilmiyor; Erdoğan açık arayla diğer liderlerin önünde. Ancak "cephe", AK Parti'ye yönelik İstanbul ve Ankara'da "meşruiyet" ve laiklik tartışmalarını tetiklemiş gözüküyor. Asıl önemlisi, Çankaya'dan Söğütözü'ne kadarki 11 kilometrelik şeritte kararverici konumunda olan 1000 adet üst düzey bürokrat, siyasetçi, diplomat, asker ve işadamı üzerindeki etkisi. Bu insanlar şimdiden Tayyip Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkmasının "gerilim" anlamına geldiği fikrini benimsemiş gözüküyor. Bu kafa karışıklığı da, ne derseniz deyin, Demirel-Baykal-Yılmaz'ın kurduğu ittifakın önemli bir kazanımı... Peki ekonomiyi yönetemediği, "siyasi merkez"i kucaklayamadığı, " bizler ve onlar " duygusundan arınamadığı eleştirilerine maruz kalan hükümet, bu durumda ne yapmalı? Mali piyasalardaki dalgalanma konusunda sohbet ettiğimiz üst düzey bir bürokrat, " Merkez Bankası artık son cephanesini de kullandı. Bundan sonra iş hükümete düşüyor " diyor. Yani? Yani, bu bürokrata göre, Başbakan'dan Çankaya'ya çıkmayacağı konusunda net bir sinyal gelmedikçe piyasalar durulmayacak . Buna Ankara jargonunda kibarca "belirsizlik" ya da "siyasi belirsizlik" deniyor. Asıl söylenmek istenen "Başbakan Çankaya'dan vazgeçsin ". Bizce Çankaya seçimlerine hâlâ dokuz ay varken Başbakan'dan bu konuda bir açıklama beklemek haksızlık. Ancak hükümetin, " gündemi yakalamak " için yapabileceği şeyler de gittikçe azalıyor. Yapılabilecek şeylerden biri, kuşkusuz kapsamlı bir " kabine değişikliği ." Erdoğan, yorulan ve kamuoyunda zedelenen bakanları değiştirip hem AB hem de seçim süreçlerinde kendi temposuna ayak uydurabilecek, yalnız AK Parti tabanda değil daha ötesinde geniş halk kitlelerince benimsenebilecek yeni bir kabine yaratabilir. "Eşinin başı açık ya da kapalı umrunda değil" mesajını daha güçlü verebilir. Bu da zaten partinin ilk iktidara geldiği günlerdeki kucaklayıcı, "liberal muhafazakâr" misyonuna bir dönüş olur. Çok da alkış alır...
|