Halk damarıyla siyaset yapmak
12 Eylül öncesi fraksiyonların pıtrak gibi çıktığı dönemde, yeni bir hareket oluşturmak için yola çıkanlara sorulan tipik soru şuydu: Tabanın var mı? O dönem bütün sol hareketlerin amacı halka ulaşmak, kitle çalışması yapmaktı. Sol'un sahneden çekilmesiyle bu işlevi muhafazakar siyaset üstlendi. Sahip oldukları finans desteklerini de yönlendirerek gecekondu bölgelerinden başlayarak etkin bir örgütlenme gerçekleştirdiler. İktidara geldikten sonra da bu çalışma tarzından vazgeçmediler. Bugün hala bu tip çalışmayı en başarılı götüren iki siyasi örgütlenme AK Parti ile Saadet Partisi. Halka rağmen örgütlenme çabalarının öne çıktığı bu dönemde, siyaseti halkla götürmek isteyen bir başka siyasetçi ise DYP lideri Mehmet Ağar. Siyasi görüşlerini ve geçmişini ayrıca tartışabiliriz. Ancak Ağar bugün yapay ittifak arayışlarının, Türkiye'yi cephelere bölme çabalarının, iktidarı gayri meşru ilan edip gerilim yaratmanın karşısında duran bir siyasetçi kimliği çiziyor. Ecevitler'in girişimleriyle başlayan ittifak arayışları, CHP'nin "rejim tehlikede" tezlerinin aslında kendini "laik cephe"nin tek temsilcisi yapma çabası olduğunu gösterdi. Rahşan Ecevit'in işbirliği önerisini ciddiye almadığını her tavrıyla gösteren Baykal, laiklik temelli siyasetle tabanını güçlendirmeyi, başka bir proje üretmeden ana muhalefet konumunu sürdürmeyi amaçlıyor. Son gelişmeler bunu açık biçimde ortaya koydu. 3 Kasım'da sandıkta halk tarafından tasfiye edilen kadrolar ise "halksız bir iktidar" arayışını sürdürüyor. "Halk desteği arkadan gelir" inancındaki bu kadro, "establishment", medya işbirliğiyle bir umut olmaya çabalıyor. DYP ise hem yapay cepheleşme çabalarını, hem ittifak arayışlarını elinin tersiyle iterek halk damarından siyaset yapmak istiyor. Takvim gazetesi, Ağar ile Erdoğan çizgisinin ortak noktasını dünkü manşetinde çok güzel özetlemişti. Ağar'ın genç yaşta kaybettiği kızının cenazesinde dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan tabutu omuzluyordu. Erdoğan'ın ağabeyinin cenazesinde ise aynı görevi Mehmet Ağar üstlenmişti. Görüşlerine değer verdiğim bir büyüğüm bana hep "Cenazeye davet olmaz" der. Cenazeler, Türk halkının acıyı paylaşmak açısından önem verdiği törenlerdir. Halka damardan siyaset yapan iki siyasetçiyi bir araya getiren bir tablo ortaya çıkmıştır o törende. Ağar, son dönemde Kürt Sorunu'ndan laikliğe uzanan çizgide uzlaştırıcı, çözüm önerici çıkışlarıyla dikkat çekiyor. AK Parti'nin meşruiyetinin sorgulanamayacağını vurgulayarak kendini birçok rakibinden ayırıyor. Sivil siyaset sınırlarının zorlanmaya çalışıldığı bir dönemde, böylesi çıkışların önem taşıdığına ve vurgulanması gerektiğine inanıyorum. "Halksız bir demokrasi" olmayacağını görmenin gereği, halkın önceliklerine, değerlerine saygı göstermek ve bu sayede seçmenden oy talep etmektir. DYP bu çizgisiyle kendisini doğuran çizginin mirasına sahip çıkıyor. Üstelik kurucu babalarının bizzat o çizgiye ihanet etmeyi göze aldığı bir dönemde. Başarılı olur veya olmaz, o seçmenin kararı ama bu çabayı görmek gerekir.
|