|
|
|
|
|
|
'Anti-aging'e giriş
Ölümsüzlük, yaşlanmamak, sonsuz gençlik, insanların hep en büyük düşü olmuştur. Asırlarca gençlik iksirlerinin, ölümsüzlük sırrının peşinde koşmuşlardır. Modern tıp ise bugün, bilimsel yöntemlerle benzer bir arayışın içindedir. Genetik mühendisliği sayesinde bugün bir mantar türünün, bir solucan türünün ömrü uzatılabilmiştir. İnsan için 120 yıl gibi bir yaşam süresinin çok da uzak olmadığı öngörülmektedir. Ama burda asıl önemli olan bence, 120 yaşına geldiğimizde, hala kendi ayakkabımızı kendimiz bağlıyor olabilmemiz ya da yaşamın keyiflerinin tadını çıkarabiliyor olmamızdır. Anti-aging, kelime anlamı olarak 'yaşlılığa karşı' demektir. Bu terimi tıbbi olarak, yaşlanmanın mümkün olduğunca yavaşlatılmasında, sağlıklı yaşlanmanın sağlanmasında aktif önlemler almak olarak nitelendirebiliriz. Bugün, 'anti-aging' denilen kavramın tıpta 'healthy aging', yani 'sağlıklı yaşlanma' olarak yenilendiğini de söyleyebiliriz. Bu uygulamalarda hedef; yaşlanma sonucu ortaya çıkabilecek hastalıkları, güç kayıplarını, hormonal dengesizlikleri önlemek, daha uzun süre genç kalmayı sağlayabilmektir. 20 yaş genç gösteren ve daha da önemlisi bunu böyle hisseden insanlar vardır. Sağlıklı yaşam koşularına katılan ihtiyar delikanlılar, 77 yaşında bir uzay yolculuğuna çıkabilmek için zorlu eğitimleri başarabilen, ama 65 yaşında gösterip kalbi otuz yaşında biri gibi çarpan insanlar... Sağlıklı yaşlanma ya da genç kalmanın sağlanmasında tıp, çeşitli imkanlar sunmakta. Bunları iki ana başlık altında toplayabiliriz: hormonal çözümler ve hormon dışı çözümler. Hormonal çözümler, yaşla birlikte azalan hormonların yerine konulmasını kapsıyor. Tiroit hormonları, böbreküstü bezinin hormonları, büyüme hormonu, erkelerde testesteron ve kadınlarda güvenli hormon tedavileri bunlardan en önemlilerini oluşturuyor. Kişiye özgü hormon profilinin belirlenmesinden sonra, yaşa ve hormon düzeylerine göre gereken takviyenin yapılması sıkı bir takip ve deneyim gerektiriyor. Hormon dışı çözümleri içeren teknikleri ise temelde dört grupta toplamak mümkün: genç kalmak için serbest radikallerle mücadele etmek, genç kalmak için iyi beslenmek, genç kalmak için fizik aktivite ve en önemlisi genç kalmak için olumlu düşünmek Bu girişten sonra, tüm bu yaşam kalitesini ve süresini artırmaya yönelik tıbbi yaklaşımları, küçük sırları önümüzdeki haftalarda, bu köşede paylaşmaya devam edeceğiz. Sorduklarınız
* Geçtiğimiz haftalarda açıkladığınız radyofrekansla cilt sıkılaştırma yönteminin benim için uygun olup olmadığını öğrenmek istiyorum. n2 yaşındayım, yanaklarımın eskisi gibi gergin olmadığını ve sarktığını düşünüyorum. Çizgilerimden bu yolla kurtulabilir miyim? Bu yöntem hangi yaşlar için en uygundur? Yazın uygulama yapılabilir mi? Ne kadar süre insan içine çıkmamam gerekiyor? S.Ç Öncelikle, başarılı bir sonuç için radyofrekans uygulaması adayının doğru seçilmesi gerekiyor. Bu yöntem çizgilerden kurtulmak için yapılan bir uygulama değil. Kırışıklıkların ve çizgilerin silinmesinde dolgu maddeleri kullanılıyor. Bunları önümüzdeki haftalarda bu köşede ayrıntılı olarak tanıma fırsatı bulacaksınız. Yanaklarında yeni başlayan gevşeklikleri bulunanların ve çene kemiği üzerine inen dokuyla yüz ovalinin belirginliğini yitirmiş olanların yarar görebilecekleri bir uygulama. Radyo dalgalarının meydana getirdiği ısı, cildin derinine nüfuz ederek 'kollajen' adını verdiğimiz elastik liflerin yapımını uyarıyor ve tarif ettiğiniz gevşek dokuyu toparlayıp, yüz ovalini yeniden belirginleştirmeyi sağlıyor. Sonuçları dört-altı ay gibi bir zamanda görülüyor. Kesin bir yaş sınırlaması olmasa da 35-65 yaş arasında daha etkin olduğu söylenebilir. Güneşle veya mevsimle ilgili bir sınırlama getirilmiyor. Dolayısıyla yazın da yapılmasında herhangi bir sakınca bulunmuyor. Evde kalmayı gerektirecek veya bir süre topluluk içine çıkmaya engel olabilecek en küçük olumsuz bir değişikliğin de olmadığının altını çizmek gerekiyor. Size uygun olup olmadığının belirlenmesinde ise bu konuda deneyim sahibi hekiminizin görüşünü almanız gerekiyor. Bu yöntemin her vakada uygun olmadığını da söylemeliyim. Belki, yaşınız gereği sizin için değil ama, kimi ilerlemiş gevşekliklerde cerrahi yöntemlere yönlenmek gerekebiliyor.
* Ben 1993 yılından beri guatr hastasıyım. Yaşım şu an 3n. Bu hastalık çıkmadan önce 50-51 kilo arasındaydım, ama şimdi kiloyum ne kadar diyet yaptıysam kilo veremedim. Diyeceksiniz ki spor da gerekiyor. Evimde her spor aleti bulunmakta (koşu bandı-ayak bandı-bisiklet ) ve bunlara akşamları 2 saat kadar biniyorum. Ama hiç bir şekilde sonuç alamıyorum. Ne gibi bir sorun olabilir? Sizce bir yerde yanlış mı yapıyorum? Bana bu konuda yardım ederseniz sevinirim. N.Y Tiroit bezi; hormonları aracılığı ile vücudun çeşitli bölümlerinde yapılan işin hızını düzenler, enerji düzeyini konrol eder. Buna kişinin metabolizması adı verilir. Bu bezin genel anlamda büyümesi ise 'guatr' olarak adlandırılmaktadır. Bu büyüme haliyle birlikte, tiroit bezi normal, az ya da fazla çalışıyor olabilir. Az çalıştığı halde metabolizma hızı yavaşlar, bu da kilo almaya yatkınlık ve vücudun diyetlere direnç göstermesi anlamını taşır. Spor da yapsanız, diyet de yapsanız, azalmış metabolizma hızınız nedeniyle bir türlü kilo veremezsiniz. Öncelikle tiroit bezi sorununuzun bir hormon hastalıkları uzmanı (endokrinolog) tarafından değerlendirilip kontrol altına alınması gerekir. Hekiminiz, gerekli gördüğü durumlarda, ağızdan ilaç tedavisiyle dışardan hormon desteği verecektir. Bir beslenme uzmanının gözetiminde kilo vermeniz, hormon düzeylerinizin, olması gereken değerlere ulaşmasından bir süre sonra daha kolay olacaktır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|