Şemdinli kararı geri döner!
Uzun zamandır Deniz Baykal'ı bu kadar neşeli görmemiştim. Bir yanında Ahmet Nazif Zorlu, bir yanında Oğuz Satıcı... "Bak" diyor yanındakileri göstererek "Keyifleri nasıl yerinde..." Soran gözlerimle karşılaşınca kahkaha atarak ekliyor: "Unakıtan'dan işlerini bağlamışlar İstanbul'a dönüyorlar da ondan..." Sonra herkese fındık ikram ediyor. Ankara-İstanbul uçağındayız. Deniz Baykal'ı bulmuşum, sormaz mıyım? Önce Şemdinli Davası. Baykal düşünceli. "Çok hızlı bir karar verildi. Bazı hukukçularla görüştüm. Bu kararın geri döneceğini düşünüyorlar. Hukuki açıdan bazı yanlışlar var." "Ama" diyor "Hiç kimseye, özellikle de Avrupa'ya, kararın herhangi bir baskı altında kalınmadan döndüğünü anlatamayız artık. Herkes başlar 'Derin Devlet' diye. Sıkıntı orada." Ya erken seçim? "Bence erken seçim olmayacak. Yapmayacaklar. Cumhurbaşkanlığı'nı zorlayacaklar. Erdoğan en yakınındakine bile açık vermiyor, önereceği ismin yıpranmasını istemiyor. Bana kalırsa aslında kendini Cumhurbaşkanı olarak düşünüyor. Onun hesapları bu devleti, bu milleti sıkıntıya sokar, gerginlik çıkar diye düşünüyorum." Baykal dayanamayıp Zorlu'ya takılıyor. "Hadi söyleyin bakalım, ne düşünüyorsunuz hükümet hakkında?" Biraz daha yaklaşıyorum. Zorlu bu. Tuzağa düşer mi? "Biz işadamıyız" diyor. "Bizde siyaset yok. Uzaktan izliyoruz."
İstanbul'a varıyoruz. Baykal ve ekibi, Zorlu, Satıcı VIP için başka bir otobüse biniyorlar. El sallayıp uğurluyorum. Uçak boşalınca ben de diğer yolcular gibi homurdanmaya başlıyorum. "Niye hareket etmiyoruz?" Gecikmenin sebebi anlaşılıyor. VIP grubu Ediz Hun'u unutmuş, yani almadan hareket etmiş. Ediz Hun öfkeli. "Beni beklemek zorundaydınız" diye bağırıyor. O bağırıyor, biz "Acaba lütfedip bizim otobüse biner mi" diye bekliyoruz. En sonunda yolculardan biri sesleniyor: "Beyefendi, otobüs aynı otobüs, VIP MIP yok işte, binmeyecekseniz biz gidelim bari..." Ediz Hun'suz yola koyuluyoruz.
|