|
|
'Butik' keyifler
Geçenlerde Bodrum'a 'ce' dedik. İş vaziyetinden fazla kalamadık, bir cuma sabahı gittik, pazar akşamı döndük. Bodrum'un içi curcunalıdır. Gençken çekiliyor ama yaş ilerledikçe insan bazen şamatadan gürültüden kaçmak istiyor. İmkanı olanlar için bunun en iyi, en klas yollarından biri butik otel The Marmara'da kalmak... Bilen bilir; The Marmara bir tepenin üstüne kurulmuştur. Bodrum'a yukarıdan bakar. Ama istediğiniz anda bir taksiye atlarsınız; hop, beş dakikada kaosun göbeğindesiniz! Eğlence, gürültü, patırtı sınırlarınızı aşmaya mı başladı; yine bir taksi, biraz sonra sessiz, sakin otelinize ulaşırsınız. Cuma sabahı erken uçuşlardan biriyle gittiğimiz için The Marmara'da kahvaltı henüz devam ediyordu. Aslında havaalanında ve uçakta iki kere kahvaltı etmiş sayılırdık. Ama yine de, üzerine 'çeşitli otlarla tatlandırılmış zeytinyağı'nın gezdirildiği peynirlerden atıştırmadan edemedim. Kahvaltı dedik de... Asıl zevklisi, diğer sabahlarda karşımıza çıktı. Nefis reçeller filan tamam ama asıl yumurta müthişti! Hani güzel bir yaz gününün sonunda, güneş batarken koyu kavuniçi rengini alır ya... İki 'göz' yumurta önünüze böyle geldiğinde, o an en büyük istediğiniz, ekmek lokmasını o güneşe daldırmak oluyor... Ve elbette yapıyorsunuz da! Ne muhteşem bir tat! (Kolesterol korkusuyla yumurtanın sarısını yiyemeyen dostlarım için üzgünüm...) Gün batımı dedik de... Yine bilen bilir; eski Bodrumlu ehli keyifler, gün batarken The Marmara'ya gelip bir iki kadeh içerler. Neden mi? Aslında görmek gerek ama bir iki kelimeyle anlatmaya çalışayım: Güneş batarken gökyüzünde olağanüstü güzellikte renkler beliriyor. Morun, mavinin, sarının harikulade bileşimi... Bu atmosfere, uzaktan görünen Bodrum Kalesi'ni, limana dönmekte olan teknelerin denizde bıraktığı izleri, giderek heybetli hale gelen dağları, aşağıdaki caddede yavaş yavaş farların yandığı trafiği ekleyin... Hele bir de o gece dolunay varsa... Öf, öf, öf! (Dikkat, cin toniklerin sayısını kaçırabilirsiniz!)
CAZ MERKEZİ OLACAK Yıllar sonra geldiğim The Marmara'da bir yeniliği tattık, bir yeniliğin de eli kulağında olduğunu öğrendik. The Marmara oteller zincirinin yeni ve genç şefi Gökhan Tufan, 'Yeni Akım Türk Mutfağı' konseptini ortaya atmış. İşin uzmanı olmadığım için, "Bizim geleneksel mutfağın farklı tatlarla zenginleştirilmiş, az buçuk da biçim değiştirmiş hali" diyeyim özetle... Yemek konusunda, benim gibi muhafazakârsanız bilemem. Ama yeni lezzetlere (hani 'maceralı tatlar' deniyor ya...) açıksanız denemenizi öneririm. Bir de proje var: Yönetim Bodrum'daki caz müziği eksikliğini görmüş. Önümüzdeki dönemde The Marmara'yı bir caz merkezi haline getirmek istiyor. Bence son derece makul bir fikir. Bodrum'a giden ya da orada yaşayan herkesin, 'haydi eller havaya' türden eğlenceyi sevdiğini sanmıyorsunuz herhalde! Türk popu güzel, rock heyecan veriyor ama caza da yer olsa gerek. The Marmara gibi bir butik otele de bu yakışır!
|