İkinci çocukluk
Atlas Okyanusu bulutların arasından bir görünüyor, bir kayboluyordu... 1492 yılından sonra, nice geminin yelkenlerini dolduran rüzgarların çok üstünde New York'a doğru uçuyorduk... New York'a 'Büyük Elma' da diyorlar. Kolomb'dan sonra dostluktan, sevgiden daha çok ölüm taşındı Amerika'ya. Doğu'dan Batı'ya yol alan gemilerin acı ve hüzün doluydu ambarları. Önce Kızılderililer isyan etti işgale, baskıya... Beceriksiz adlı şiirimin ilk dizelerinin kaynağı bu elma öyküsüdür: Kabuğunu koparmadan ne bir elmayı soyabildim ne de iyileştirebildim bir yaramı ama karşıma çıkınca kızmadım hiç elma kurduna bendim çünkü bıçağı saplayan onun yurduna Sonra, ne gariptir ki yerlileri katleden 'Beyaz Adam' direndi, Avrupa'nın zulmüne, vergilerine... Amerika Devrimi'nin ardından 'Kuzey' ve 'Güney' diye ikiye bölündü yeni dünya... Kuzeyliler köleciliğe, emeğin sömürülmesine karşıydılar. Güneyliler ise Afrikalı kölelerinden vazgeçmek istemiyorlardı. Zafer, insan haklarından yana olanların oldu... Ve, bugünkü Amerika Birleşik Devletleri kuruldu!!!
MAYIS FESTİVALİ Bir uçağın penceresinden bakar gibi tarihinden söz ettiğimiz Amerika'ya THY'nin her biri birbirinden usta kaptanlarından Erkan Süzer uçuruyordu bizi... New York limanının girişindeki Özgürlük Anıtı'ndaki kadın göründüğünde, kokpitteki ikinci kaptan Emel Karakaş'ın yüzündeki gülümseme görülmeye değerdi!.. Sözleri ise saatler süren çok yoğun ve dikkatli uğraşlarının özeti gibiydi: "Bizim de en büyük mutluluğumuz bu, sizleri rahat bir şekilde buralara getirdik ya..." Moon and Stars organizasyonun bu yıl sekizincisini düzenlediği Mayıs Festivali'ne katılmak için gidiyordum New York'a... İş insanları ve öğrencilerin gönüllü olarak çalıştığı bu festival, ABD'ye kültürümüzü taşıyan en başarılı ve düzeyli etkinlikler zincirini oluşturuyor. Konserler, gösteriler, imza günleri ve sergilerden oluşan program New York'taki insanlarımız tarafından ilgiyle izleniyor. Benim için de, hem bu saygın programda yer alma onuru hem de New York antikacılarından oyuncak alma fırsatı doğuyor! Ünlü 5. Cadde ile Central Park'ın köşesinde bulunan FAO Shwartz adlı oyuncakçı mağazasının bir bölümünde antika oyuncaklar da satılıyor. Bu sefer, uzun yıllardır peşinde olduğum ama bir yerlerde rastlayamadığım bir porselen bebek ve iki katlı otobüsü orada buldum!.. Oysa, geçen yıl baktığımda, İstanbul Oyuncak Müzesi'nde olmasını düşündüğüm bir oyuncağa rastlayamamıştım. Porselen bebek, 1910 yılında Almanya'da yapılmıştı... Teneke otobüs ise 1930'da Amerika'da süslemişti çocukların rüyasını... FAO'dan çıkıp, bindiğim taksiye West Village'daki adresi söylediğimde hayatımın en zor yolculuğuna çıkıyordum!.. Gitmek istediğim yer 'Second Child' adlı antikacıydı. Bu dükkanın rafları bir yıldır rüyalarımı süsleyen antika oyuncaklarla doluydu. Evet, geçen yıl da bu antikacıya gitmiş, oyuncaklar almış ve saatlerce çıkamamıştım. O oyuncaklar üretildikleri yıllarda çocukların rüyalarına giriyordu... O çocukların çoğu son uykularında artık... Kalan az sayıdaki arkadaşları da rüyalarında oyuncak görmüyordur... Oysa ben!... Yaklaşık 100 yıl önce çocukların rüyalarına tek tek giren oyuncakların hepsini rüyalarımda görür oldum!!!
OYUNCAKÇI DEDE 20 dakikalık yolculuktan sonra taksi Second Child'ın önünde durdu... Korktuğum gibi değildi, antikacının kapısı açıktı ve 90'ına merdiven dayayan sevimli sahibi içerideydi!.. Onu bir kez daha göremeyeceğimden, oyuncak tarihi üzerine uzun uzun konuşamayacağımdan korkuyordum. O güzel, sevimli ihtiyarda, sanki kendi geleceğimi g ö r ü y o r - dum. New York dönüşü havaalanından çıkar çıkmaz Yaşamdan Dakikalar'ın çekimi için tv8'in yolunu tuttum. N e w York'tan aldığım porselen bebeği de gösterdim. Ne olduysa ondan sonra oldu!.. Yazdığı yazılarla ileride kurulacak televizyon tarihi müzesinin en saygın köşesine konmaya hak kazanan Yüksel Aytuğ, programdaki halimi şöyle yansıtmış usta kalemiyle: "Ve Sunay Akın... 20-25 yıl sonra doğacak çocuklara gıpta ediyorum. Çünkü onlar ekranlarda 'Oyuncakçı Sunay Dede'nin öyküleriyle büyüyecekler büyük ihtimalle... Sunay Akın'ın dağarcığında her duruma, her konuya uygun bir öykü hazır bekliyor. Umarım, onun ak sakalıyla ekranda çocuklara öyküler anlattığı günlere ben de yetişirim." Programı birlikte yaparız sevgili Yüksel Aytuğ... Çünkü yarınların eski hesap peşinde olmayan, kendisi gibi düşünmeyene de saygı gösteren senin gibi aydınlara ihtiyacı var. Birlikte yaparız o programı, ak sakallarımızla! Mümtaz Yeğin ve Mete Ayan'ın kaptanlığındaki uçak, İstanbul Oyuncak Müzesi'ne taşıdı birçok antika oyuncağı! Dönüş yolculuğunda gecenin siyah pelerininin içinde uçuyorduk... Ve sağımızdan solumuzdan, birçok uçak ateş böceği gibi ters istikamete, Amerika'ya doğru uçuyordu... Planlarda görünmeyen uçuşlardı bunlar. Irak'tan geliyorlardı... 'Beyaz Adam' dünyaya yine acı, gözyaşı ve hüzün taşıyordu!..
|