Yeni bir buluş...
Yarım asırdır köfte ve iskender kebabından tanıdığımız Han Restoran'ın mönüsünü yerel tatlarla zenginleştiren yeni yerinde yemek yerken, Şadan, elektrik ve ısı konusundaki teknolojik gelişmelerle ilgilenip ilgilenmeyeceğimi sordu... Teknolojiyi, insanın doğa üzerindeki egemenliğini pekiştirmek olarak algıladığım için her yeni adım beni keyiflendiriyor... Bunları sorarken, meğer beni Düsseldorf'a davet edecekmiş...
* * *
Almanya'nın birçok kentini bilirim... Yeni mimarinin albenili bir laboratuarı haline gelen muhteşem Berlin... Liman kentinin esrik dumanını tüttüren Hamburg... Katedrali her yanını örten Köln.... Düsseldorf ise bana Berlin kadar atak olmayan bir eski zarafeti sergilermiş gibi geldi... Kenti sevdim...
* * *
Aslında Almanya'da birçok Almanya var... Ren Kapitalizmi'ni barındıran Almanya... Bavyera gibi dönüşmeye başlayan tarımsal Almanya... Hamburg gibi Kuzey denizlerinin Almanyası... Bir diğer özellik de, Almanya'nın "komünal kapitalizminin kalesi" olmasıydı... Şimdilerde hem Almanya tek Almanya'ya dönüşüyor hem de dayanışmacı "komünal kapitalizm" den Anglosakson tipi bireysel kapitalizme geçiyor... Tabii bunu yaparken de epey zorlanıyor...
* * *
D ü s s e l - dorf'da eski kenti yudumlasak da, teknolojik yeniliğin adresi, Köln'e yakın Vaillant Grup'un fabrikalarıydı... Doğalgazın içindeki hidrojeni arındırarak elde edilen enerjiyi ısınma ve elektrik olarak kullanan yeni buluşun tanıtıldığı fabrika ilgimi çekti... Vaillant Grup, 46 ülkede faaliyet gösteren küresel bir şirket ama üretimi çok modern bir artizanal anlayışa dayanıyor... Dünyaya sattıkları ürünleri sadece Almanya'da, bunu uzman kol gücüne dayalı olarak üretiyorlar... Yaşama ayak uyduran ileri bir aile şirketi...
* * *
Hidrojenden ısı ve elektrik elde eden sisteme "yakıt hücresi teknolojisi" deniyor... Hidrojenle işleyen araba anlayışı burada da etkin... Vaillant'ın keşfi beş yüze yakın apartmanda denenmiş ama daha piyasaya çıkmamış... Maliyetleri düşürmeye uğraşıyorlar... Ticarileşince, bu buluş sayesinde doğalgazla hem ısınma hem elektrik sağlanacak. Her apartman bir elektrik santraline dönüşecek. Türkiye gibi henüz elektrik enerjisini piyasaya bırakmayan bir ülkede, "oto elektrik üretimi" hoşuma gitti... Zeolit adlı bir elementle de gene Almanya'da tanıştım... Zeolit kendi başına ısı üretme kabiliyetine sahip... Nitekim elinize bir avuç alıp, üzerine azıcık su döktünüz mü, cehennemin içine elinizi sokmuş gibi oluyorsunuz... Bu maddeyi kullanarak, çevre dostu bir ısı sistemi oluşturulmuş... Bu "zeolit ısı pompası" da henüz ticarileşmemiş... Bunların hayatımıza girmesi için üç-beş yıla ihtiyaç varmış...
* * *
Bu grubun Türkiye şubelerinin, başta Çin olmak üzere bir çok ülkeye "hizmet teknolojisi" yaydığını da öğrendim bu arada. Vaillant Grup mallarının baştan sona ve sürekli bakımını garanti eden anlayış bir tek Türkiye'de varmış... Diğer ülkeler sadece ürün satıyor, peşini kovalamıyormuş... Türkiye ise merkezin ağır muhalefetine rağmen farklı bir strateji izleyerek ürünün tesisinden doğal ömrünün sonuna kadar tüm süreci sahiplenmiş... Bu, daha sonra yaygınlaşarak benimsenmiş, yeni pazarlara Türkiye'deki sistemin taşınması kararlaştırılmış...
* * *
Ozon tabakasının delinmesi, sera etkisi, Kyoto Sözleşmesi, klora flora karbon gibi epeydir duyduğum ürkütücü gelişmeler karşısında, insanın da boş durmadığını, yeni adımlar atmakla meşgul olduğunu görmek umut verici... Umarım doğanın bize bahşettiğini çok hoyrat kullanmanın cezasını bu adımlar sayesinde ağır ödemekten kurtuluruz... O güzelim yeşillikler, akarsular, ormanlar, denizler bizim olmaya devam eder. Mehmet Altan kanatlı karınca
|