| |
Gündemimiz kuşkularla ve sorularla dolu...
Toplumsal beynimiz "Kuşku"larla dolu. Bu kuşkuların bazıları güncel durumlara, bazıları da geleceğimizi etkileyecek gelişmelere ilişkin. Ama hepsi birbirine geçmiş durumda. - Bunlar bizi Avrupa Birliği'ne alır mı? - AK Parti'nin gizli gündemi var mı? - Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmak istiyor mu? - Amerika Türklere mi, Kürtlere mi daha yakın? - Dolar YTL karşısında daha da yükselir mi? - Topkapı'daki Kaşıkçı Elması sahte mi? - Çeteler gerçekten devletle bağlantılı mı? - Demirel yeniden Cumhurbaşkanı olmak istiyor mu? - Faizler enflasyonist eğilimi durdurur mu? - Petrolün varil fiyatı 100 dolara varır mı? Kuşkular listesini böylece uzatıp, gidebiliriz. Kuşkularımızdan bazılarının varlığı, içinde bulunduğumuz coğrafyanın kültüründen kaynaklanıyor. Örneğin "AK Parti' nin gizli gündemi"ne ilişkin kuşkular, İslam terminolojisindeki "Takiye"nin bizim sözlüklerimize girmesi ile başlayan bir sürecin vardığı son nokta. Bu "Takiye", önce Erbakan'ın gizli gündemi olduğuna ilişkin varsayımlarla siyasal yaşamımıza girdi. İşin garibi, Arapça'daki doğru kavramı da tam bilmediğimiz için onu kullanamadık. "Takiye", Şiilerin inançlarını Sünni egemen Emeviler ve Abbasiler'den gizlemek için başvurdukları yöntemmiş... İmam Cafer Sadık, Şiilik oluşumunu gizleyerek, Abbasi yönetimiyle iyi geçinme yolunu seçmiş... Bunu da babası İmam Bakır'dan öğrendiği "Takiye öğretisi"ni geliştirerek başarmış. Örneğin Nizamülmülk "Siyasetname"sinde "Onlar saman altında su yürütenlerdir... Takiye yapmaktadırlar" der. Buna karşı dini ya da mezhepsel konumunu değil, siyasal eğilimini "Sabrederek" gizlemek, kimseye sır açmamak hali karşılığında Arapça'nın "Kitman" kavramı kullanılırmış. "Kitman"ın temelinde bulunan "Sabır" ise, "Yüzünü ekşitmeden acıyı yudumlamak"mış.
GERÇEK KUŞKUSU Batı terminolojisinde de, aslında komünist olan ama kendisini sosyalist olarak tanıtanlara "Kripto komünist" denilir ya. Veya bir hedefe ulaşmak için farklı ideoloji sahipleriyle yapılan işbirliğine "Yol arkadaşlığı" denilmez mi? Aslında kuşkularımızın çoğu, bize "Gerçek" gibi sunulanların ne kadar gerçek olduklarını bilmememizden kaynaklanır. Veya onların gerçek olmadıkları bir vesile ile ortaya çıktığında kuşkularımız artar. Önce Uşak sonra da Urfa'daki müzelerde bulunan bazı parçaların sahteleri ile değiştirildikleri ortaya çıkınca, hepimizin gözü Topkapı'ya dönmedi mi? Veya "AB yolunda artık Türkiye' de askerin siyasete müdahalesi bir daha olmaz" denilirken, Şemdinli İddianamesi dolayısıyla, birileri "Darbe"yi değişik anlamlarda kullanınca, "Şemdinli' de bu olursa, Cumhurbaşkanı seçiminde ne olmaz" diye kuşkulanmaya başlamadık mı?
ORTAK TUTUM BELGESİ Belki okumuşsunuzdur. Batı'nın ünlü otomobil markaları artık Çin'de de üretiliyor. Ancak Çinliler bunların üretildiği fabrikaların teknolojisini hemen alıp, yanlarında yeni benzer fabrikalar kuruyormuş. Şimdi bu markaların sahiplerini bir ürküntü almış. Olur da Çin yönetimi ile anlaşmazlığa düşüp fabrikalarını kapatırlarsa, aynı anda Çinliler o markaların sahtelerini üretmezler mi endişesi varmış. Düşünebiliyor musunuz, kolunuzdaki Rolex saat sahte mi diye kuşkulanırken, altınızdaki Mercedes'e karşı da aynı kuşkuları beslemeye başladığınızı? AB'ye dönük kuşkularımızın test edileceği günlerden biri yarından sonraki pazartesi olacak. O gün Lüksemburg'da, bakanlar düzeyinde yapılacak olan Ortaklık Konseyi toplantısında, müzakereler için "Ortak Tutum Belgesi" görüşülecek. Bu belge üzerinde uzlaşma sağlandığı ve "Kıbrıs Krizi"nin çözümü ertelendiği takdirde ilk test başarıyla atlatılacak. Unutmayalım ki pazartesi günü, 3 Ekim'den bu yana ilk kez 35 müzakere başlığından birisinde fiili müzakereler başlıyor. İlk ele alınacak bölüm 25'inci başlık olan "Bilim ve Araştırma." Amerikalıların zihinlerindeki kuşkular ise bizdekilerden de fazla. Örneğin "Zerkavi Irak' taki terör ve anarşi ortamının sebebi mi, yoksa sonucu muydu" sorusuna ilişkin "Ya bu bataklıktan çıkamazsak ne olur" kuşkusu yok mu Amerikalıların zihinlerinde?
|