Ders!
Anlatmak yeterli midir bir dersi öğrenmek için? Şüpheli... Bazen göstermek, bazen de yaşamak gerekir belki... Ölüm ve hayat arasındaki ilişkide olduğu gibi... İnsanlar için de öyle, toplumlar için de öyle... Bir "tek" insanın ölümle yüzleştiğinde, hayatla ilişkisini sorgulamasıyla vardığı sonuç şu olur: "Her saniye değerlidir!" Bir anlamda, hayatı yeniden kavrama, hayatı yeniden anlamlandırma çabası... Lance Armstrong, yakalandığı kanserin, bir başka deyimle bir insanın karşılaşabileceği beklenmedik o "felaket" in üstesinden gelebilmek için, ölümle değil; hayatla boğuşmanın tek çıkış yolu olduğunu anlıyor. Kapısını çalan o felaketi, yaşama fırsatına dönüştürüyor. Armstrong, Fransa Turu'nu yedi kez kazanan müthiş bir atlet. "Her saniye değerlidir!" büyük zorluklar yaşayan kararlı bir adamın, her güne "yeni bir fırsat" gözüyle bakmasının öyküsü. Kitap, şu anda New York'ta en çok satanlar listesinde bir numara. Neden öyle? Ölümle yüzleşmekten, ölüm fikrinden uzak duran insanların; yaşadıkları sıradan hayatların zenginliklerini keşfetmelerine ve "fırsat" a dönüştürmelerine vesile oluyor da ondan... Şöyle başlıyor kitap: "Sanırım yaşayacağım. Ancak ne zaman kendimi buna ikna etme ihtiyacı duysam, ki bazen duyarım, Ölü Adamın Çukuru adında bir yere giderim ve uzun uzun onun içine bakarım." Fakat bundan daha önemli olan; sonraki sayfalarda gelen satırlardır. Ki o satırlar, aslında her doğan güne ve güneşe, herhangi bir sağlık sorunu yaşamadan uyanan insanların kendilerine hiç sormadığı sorudur. Oysa, o soru hep sorulmalıdır: "O zamanlar anlamadığım, belki de anlayamadığım, hayatın kendisiydi. Bir kez yaşayacağınızı kavradığınızda, bunu nasıl yapacağınıza karar vermeniz gerekir ve oldukça karmaşık bir durumdur. Kendi kendinize, 'Şimdi yaşayacağımı bildiğime göre ne yapacağım? Hayatımın en yüksek ve en doğru amacı ne' diye sormaya başlarsınız. Bunlar gizemli bir hesaplaşmadır." Lance Armstrong'un kitabının adı onun için "Her saniye değerlidir!" olmuştur ve kanseri "hayat" la yenen adam için yaşadığı bireysel felaket büyük bir "fırsat"a dönüşmüştür. Fırsat! Sıradan ve sağlıklı insanların her gün kaçırdığı...
Rastlantı bu ya!.. Armstrong'un kitabının yok sattığı günlerde, "Dünyanın Durumu 2006" adlı araştırmanın ve bilimsel çalışmaların sonuçları açıklanır. Orada da; insanlığın, toplumların, ulusların; yaşadıkları "felaketleri barış fırsatlarına dönüştürmek" olasılığından söz edilir. Araştırmaya göre, bazı felaketlerin güçlü siyasal yansımaları olur. Ancak, ne yazık ki uluslar ve toplumlar; Lance Armstrong'un "Her Saniye Değerlidir" dersine sarılacak kadar "insani" tepkiler veremiyorlar işte... Felaketleri fırsata dönüştüremiyorlar. Uçurumun kenarındaki "keçiler" gibi inatlaşıyorlar. Örnek mi? "İran'ın Bam kenti 2003'te bir depremle yıkıldığında, ABD tıbbi personel ve malzeme yardımı göndermiş, fakat bu iyi niyet gösterisi, iki ülke arasındaki soğuk ilişkiyi ısıtmaya yetmemişti. Benzer şekilde, Katrina kasırgasının ardından İran'ın bölgedeki enerji sıkıntısını azaltmak için 20 milyon varil ham petrol gönderme önerisi her hangi bir diplomatik gelişmeye yol açmadı. Küba'nın Meksika Körfezi'ndeki Katrina mağdurlarına derhal 1500'den fazla doktor ve tıbbi malzeme gönderme önerisini ABD'nin reddetmesi de, ideolojik düşmanlığın olası bir yakınlaşma düşüncesini bile engellemesinin bir örneğini oluşturuyor." Sahi uluslar, devletler, toplumlar dediğiniz şey; insanlardan oluşmuyor mu? Lance Armstrong kadar olunamıyor mu? Felaket kapıyı çaldığında "hayat pedalı" na birlikte basmak bu kadar mı zor?
|